Sivas Haberleri
SİVAS
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Sivas
Hafif kar yağışlı
0°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,0643 %0.08
43,2245 %0
Ara

1 Yıllık Belediye Yönetiminden... (Ne Umduk? Ne Bulduk?)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, Yerel Seçimler üzerinden tam bir yıl geçti.  Sözü fazla uzatmadan ne umduğumuza ve karşılığında ne bulduğumuza/ya da bulamadığımıza şöyle bir bakalım istedik!  8 Nisan 2024 tarihli yazımızda, yani seçimlerin hemen akabinde birkaç madde halinde sıraladığımız beklentilerimize şöyle bir baktık:

Seçim çalışmalarında, “Sivas’ın en büyük sorunu trafik” diyen bir Belediye Başkanımız olduğu için çok sevindiğimizi ve umutlu olduğumuzu söylemiştik, fakat bu konuda hayal kırıklığı yaşadığımızı çok net söylemek durumundayız. Başta Evciler ve Eğri Köprü kavşaklarının çok güzel dokunuşlarla iyileştirilmeleri dışında çok fazla bir “tedavi göremedik” şehir trafiğinde. Trafik lambaları yine iptidai, yine yeşil dalgayı yakalamak mümkün değil, yine saniye sistemi çalışmıyor! Numune kavşağının bir türlü (tam anlamıyla) bitirilememiş olması, ana arterlerde park alanı olarak ayrılmış alanların lambalara yakın bölümlerinin boş bırakılmaması, “akıllı sensör” uygulamasının olmaması kangren olarak devam etmekte. Hep söylediğimiz ve daima söyleyeceğimiz bir şey var ki, trafik şehir yaşamının aort damarıdır…

Aşağıdaki resimden de anlaşılacağı üzere, Halfelik Mezarlığı’ndaki reklam panoları, hala tüm çirkinliği ve ayıplı durumu ile “arz-ı endam” etmeye devam etmekte ve bu durum (nedense) hiç kimseyi rahatsız etmemekte! En büyük kutsallarımızdan birisi olan mezarlıklarımıza azami ihtimamı göstermemiz gerekirken, üstelik de tarihi değeri itibarıyla burada sergilenen durum, en hafif deyimi ile bu durumu ciddiye almamak olsa gerek…

Açık mektup niteliğindeki yazımızın bir diğer maddesi olarak, kaldırım çıkıntılarından bahsetmiştik! Dikkat edileceği üzere, isteklerimizin, arzularımızın, umduklarımızın tamamı insana dönük, basit dokunuşlarla hallolabilecek konular! Büyük bütçeler gerektiren projelerden, büyük büyük lafları söylemekten imtina ettiğimiz çok net bir şekilde belli. Zira biliyoruz ki, Sivas Belediyesi’nin bütçesi büyük projeler için yeterli olamayabilir; ancak bu demek değildir ki, eldeki imkânlarla da daha güzeli yapılamasın. Evet, kaldırım çıkıntılarını bırakın kaldırmayı, bunların uygulama alanının gittikçe genişlediğini görmekteyiz. İnsanların takılıp düşmesi, ayağını- bacağını kırması, ölümle sonuçlanabilecek yaralanmaların olması,  araçlara verdiği maddi zararlar belli ki kimseyi rahatsız etmemekte ve dolayısıyla, daha makul, daha insani önlemler almaya gerek bile duyulmadan bu şekilde devam edilmekte…

Cadde ve sokaklarda bulunan levhalardaki imla ve yazım bozukluklarından bahsetmiş, Türkçe’nin yanlış kullanılmasının bir ülkeye verebileceği vahim sonuçlara vurgu yapmıştık. Bu konuda bir çalışmanın varlığını gördüğümüzü söyleyemediğimiz gibi, aksine bu vahim durumun arttığını gözlemlemek mümkün. Sadece şu örnek bile konunun ciddiyetine yeter de artar bile;  adını tarihten alan, romanlara konu olmuş  Paşa Fabrikası’na”  Paşa Bahçe” demenin ve bunu ısrarla sürdürmenin anlamı nedir?. Oysa ne der Ziya Gökalp; “Bir ülkenin en önemli değeri dilidir. Bozuk olan her şeyi düzeltebilirsiniz, oysa dil yok olursa ülke çöker…” 

Tarihi kişiliklerin isimlerinin yaşatılması hususundaki eksilikleri dile getirmiştik. Özellikle Sivas Kongresi delegasyonunda bulunanların, yani “Heyet-i Temsiliye’nin” tamamının, istisnasız yaşatılması gerektiğini defaatle hatırlatmıştık. Bu konudaki eleştirimizi yinelemeden geçemeyeceğiz. Alakalı/alakasız birçok ismin, birçok yerde, birden fazla bulunduğu bir ortamda, ülkenin ve şehrin tarihindeki bazı önemli değerlerimizin bulunmaması çok üzücü bir durum olsa gerek! 

İçilebilir musluk suyunu hayata geçirebilecek bir Belediye’nin ve dolayısıyla o Belediye Başkanı’nın tarihe geçebileceğini, ha keza çöplerin ayrıştırılmasının da büyük bir başarı niteliğinde olabileceğini söylemiştik bir yıl önce. Bu istek ve arzumuzun “Kaf dağının” arkasında bile olmadığı, bırakın bunu mevcut mahalle çeşmelerinin akmaması ile ilgili birçok şikâyetin olduğunu duymaktayız! 

Otobüs duraklarının iyileştirilmesi hususunda adım atıldığını görmek sevindirici olmakla beraber, yine bu anlamda mevcut halk otobüslerinin yetersizliğini hatırlatmak durumunda olduğumuzu da söylemeden geçmek mümkün değil. Gecikmeli de olsa, biraz daha büyük araçların hizmete başlaması ümit verici; ancak yeterli sayıdan çok uzakta olduğu da aşikâr… Yine ulaşım konusunda; özellikle eğitim ve öğretim sezonunda şehrin en işlek bölgesi olan “Cumhuriyet Üniversitesi” seferlerinin, daha kaliteli yapılması, tıkış tıkış araçlar yerine, daha konforlu büyük araçların konulması gerektiğini, raylı sistem için, en azından fizibilite çalışmalarının başlatılması diğer beklentilerimiz arasındaydı, umduğumuzu bulamadık!

Umduklarımız içinde bisiklet yolları vardı, en azından pilot bölgelerde görmek isterdik. Yine genel tuvaletlerle ilgili hem sayısının çoğaltılması hem de daha nitelikli olması konusunda ki beklentilerimiz belirtmiştik,  umduğumuzu bulmuş değiliz.  Şehir içindeki araç kiralama firmalarının daha disiplinli çalışması, halkı rahatsız etmeden işlerini yapması hususunda ki istek ve arzularımız vardı, çözümsüzlüğün ve insanlara verilen rahatsızlığın devam ettiğini görmekteyiz.

Seçimlerin üzerinden kaç dini, kaç milli bayram geçti bilemiyoruz, ancak bildiğimiz o ki; birçok ilde gördüğümüz ücretsiz toplu taşıma jestini (bu bayram dâhil) görmüş değiliz. Yine bu geçen süre içerisinde, biniş ücretlerine birçok defa zam yaparak işletmecilerin gönlünü alan Belediyemiz, maalesef halka bu minik jesti dahi çok görmüştür! Ayrıca yine birçok ilin üniversitesinde uygulanan, Kampüs içi sembolik 1 TL uygulamasını bekleyen öğrencilerin, hayallerinin/beklentilerinin bir başka bahara kaldığını söylemek durumdayız…

Şu hususu hemen vurgulayalım ki, yanlış anlamalara neden olmasın; bütün bu eleştirilerden maksadımız, geçmiş yönetimlerin bu işi çok iyi yaptığını söylemek değildir. Aksine,  İstasyon Caddesi’nin muhteşem Akasyalarını bir gecede yok edenleri, Kanguru gibi zıp zıp zıplayan araçları otobüs diye getirenleri,  şeffaflıktan çok uzak yönetimleri daha dün gibi hatırladığımızı söylemiş olalım. 

Son cümle koyacak olursak; geçen 1 yıllık süre içinde “Dağ Fare doğurmadıysa da”, Belediye yönetiminin beklentilerin çok altında kaldığını söylemek abartılı olmasa gerek. Yeni seçilmiş izlenimi vermeyen bu yönetimin, halkı heyecanlandırabilecek, mutlu edecek  “nokta atışlarından” uzak bir anlayışta göründüğünün altını çizerek, konuya bir virgül koymuş olalım…

ROMAN: Değirmen – Sabahattin Ali. İlk yayımlanma tarihi: 1935. 

1927 ve 1935 arasında yazılan 16 öykünün oluşturduğu bir Sabahattin Ali klasiği. “İşte adaşım, sana seven bir Çingene’nin hikâyesi. Çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir. Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.” 2 Nisan 1948 tarihinde, menfur bir cinayete kurban giden büyük yazarın anısına saygıyla…

 

ATASÖZLERİMİZ: “Az ateş çok odunu yakar.” (İyi insanların çoğunlukta olduğu bir ortamda, az sayıda da olsa birkaç kötü insan hepsinin başına dert olabilir.) Türk Atasözleri Sözlüğü

 

GÜNÜN SÖZÜ: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” Albert Einstein

OYUN: “Kısa, alaycı bir oyun için yaratılmışa benzer bu dünyada her şey tuhafına gitmekteydi. Üstelik bu yapmacık oyun uzamış, ebedi bir hal almıştı ve artık kimse gülmek istemiyordu, kalmamıştı gülecek hal.” Andrey Platonov/Can/Metis

ARZUHAL: “Ünlü kent sosyoloğu Robert Park’ın bir keresinde belirttiği gibi; ‘Şehir, insanın içinde yaşadığı dünyayı arzularına daha uygun hale getirebilmek için verdiği çabaların en tutarlısı ve bütününe bakıldığında en başarılısıdır. İnsan dolaylı olarak ve kendisini bekleyen görev hakkında net bir fikri olmaksızın, şehri inşa ederken kendisini de yeniden inşa etmiştir.’ Eğer Park haklıysa, nasıl bir şehir istediğimiz sorusu, nasıl kimseler olmak istediğimiz, ne gibi toplumsal ilişkiler arayışı içinde olduğumuz, doğayla nasıl bir ilişkiye değer verdiğimiz, ne tür bir yaşam tarzı arzuladığımız, hangi estetik değerlere sahip olduğumuz sorularından ayrı düşünülemez.” David Harvey/Asi Şehirler/ Metis

DELİ: “Deliliğin hüküm sürdüğü bu dünyada, sadece delilerin aklı başındadır.” Akira Kurosawa/Metis

AİLE: “Aile bir mayın tarlasıdır; birey olmak için oradan sağ salim çıkabilmek gerekir.” Barış Bıçakçı/Metis

TEBESSÜM: Neyzen Tevfik, parasız kalınca saatini rehinciye vermiş. Aldığı parayla da içmeye başlamış. Aradan bir gün geçince, rehinciye tekrar uğramış. “Hayrola Neyzen?” demiş saatçi. “Aldığın parayı verip, saati geri almaya mı geldin?” Neyzen çaresizlik içinde; “Yo hayır.” demiş. “Sadece saat kaç, onu sormaya geldim!”... Orhan Güzel/ En Güzel Bektaşi Fıkraları

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *