Gelişmiş ülkeler, enerji sektöründe dışa bağımlılığı azaltma stratejileriyle temiz enerjiye geçişin önemini artırırken, jeotermal enerji, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji politikalarında kritik bir rol üstleniyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve Avrupa Konseyi gibi önde gelen kuruluşların değerlendirmelerinde jeotermal enerji, önemli bir öncelik olarak öne çıkıyor. Dünyanın en zengin jeotermal kaynaklarına sahip ülkelerinden biri olan Türkiye ise bu alanda büyük bir dönüşümün öncüsü olmaya aday.
2050’ye Kadar Beş Kat Artacak
Jeotermal enerji sektöründeki potansiyel, dünya genelinde hızla artıyor. Türkiye, 4. sırada yer aldığı dünyadaki jeotermal elektrik üretim kapasitesi ile Avrupa’da lider konumda. Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, dünya genelinde 20 bin MW seviyesinde olan jeotermal enerji üretim kapasitesinin, 2050 yılına kadar beş kat artarak 100 bin MW seviyesine ulaşacağı öngörüsüne dikkat çekiyor. Bu büyüme, hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından büyük faydalar sağlayacak.
Kındap, “IEA’nın öngörüsü, jeotermal enerjinin 2050’ye kadar küresel elektrik talebindeki artışın yüzde 15’ini karşılayabilecek potansiyeli olduğuna işaret ediyor. Türkiye, bu büyük dönüşümün başrol oyuncularından biri olabilir” dedi. Dünya çapında jeotermalin teknik potansiyelinin, mevcut küresel elektrik talebini 140 kat karşılayacak düzeyde olduğunu vurgulayan Kındap, jeotermal enerjinin kullanım alanlarındaki çeşitliliğin de bu potansiyeli artırdığını belirtti.