Ülkemizde gelenek mi olmuş alışkanlık mıdır bilemem ama hep bir afetten sonra yapılan yanlışlıklar ortaya dökülüyor. Sel, yangın, deprem gibi doğal afetlerden sonra yapılan kaçak veya yanlış yerleşmeler, binalardaki yetersizlikler, bilinçsizlikler konuşulup duruluyor.

        İşin garibi de fatura bir tek o binalarda oturan insanlara kesiliyor. O yerleşim yerlerinde oturanlar tabi ki bilinçsiz davrandıkları veya umursamadıkları için suçlular ancak asıl suçlu kim? Kaçak binalar yapılırken devlet yetkilileri nerede? Yanlış yapılanma olurken belediyeler nerede? Denetim yapan birimler nerede? En vahimi ise böyle bazı yerlere ruhsat veren belediyeler... O ruhsatı hangi vicdan ile, hangi insani duygu ile veya sorumlulukla veriyorlar anlamış değilim. Aklıma gelen tek geçerli sebep var o da şu ki, ne yaşanırsa yaşansın kaç insanın canı giderse gitsin nasıl olsa bizde istifa edecek onur ya da vicdan yok zihniyeti olsa gerek... Hesap soranda yok. Ceza alanda yok. Niye denetim yapsınlar zahmet edip? Niye ruhsat vermemezlik etsinler ki? Sonuçta kendilerini bağlayan hiçbir şey yok.

       Bazı yetkili merciiler öyle rahatlar ki, bence biraz onları sallamak silkelemek gerekiyor. Vicdan, insanlık nedir öğretmek gerekiyor. İnsanlar öldükten sonra saf gibi buraya yerleşmişler demek, ruhsat mı verilmiş demek ya da bizim bilgimiz yok diye kenara çekilmek böyle kolay olmamalı... Her konumun, her makamın, her mesleğin, her işin bir görevi bir sorumluluğu vardır. Kendi sorumluluğu bölgesinde olan bir yerde böyle tedbirsizlikten kaynaklı can kaybı yaşanıyorsa, sorumluluğu gereği hesapta vermelidir. Yalnız ülkemizde hesap denilen şey sadece açıklama oluyor, cezayı asıl alması gerekenler almıyor. Olan canını kaybetmiş insanlara oluyor.

       Bugün böyle konuşuyoruz, uyarıyoruz ancak hep beraber göreceğiz ki ilerleyen günlerde ülkemizde tekrar bir afet olduğunda, tekrar can kayıpları yaşadığımızda aynı konuşmalar tekrarlanacak. Hep ihmal, hep boşvermişlik, hep sorumsuzluk... Ülkemizde maalesef insan hayatı kadar ucuz bir şey yok...