Yedi yaşımdan, on beş yaşıma kadar tahsil etmeye çalıştığım dini ilimleri, her ne kadar dini bir görev alarak devam ettiremedi isem de çok şükür kitap okuma, araştırma alışkanlığımı hiç terk etmedim. Elde ettiğim bilgileri başkalarıyla paylaşmak gibi bir istek içimde hep var oldu. On bir yaşımda iken hafız olmama rağmen maalesef Kur’anı kerimi hep sevap elde etmek, ölülere okuyup, bağışlamak, namazlarda zammi sure olarak okunmasının gerektiğinin zannederek ömrümün yarısını geçirdim. Yine Mevla’ya çok şükrediyorum ki Kur’anı kerimin sadece sevap kazanmak maksadıyla okunmayacağını, gerçek okumanın anlamak, anladıklarımıza iman etmek ve mucibince yaşamak olduğunu geçte olsa idrak etmiş olduk. Kur’anı kerimi anlamak ve yaşamak için okumaya başladım, Al-i İmran suresi 104. Ayete gelince gördüm ki bir de başkalarına anlatmak gibi bir görevimiz varmış. Çünkü bu ayette yüce Mevla şöyle emrediyordu: “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” Yetersiz bilgiye sahip olsam da bu ayeti okuyunca Allah’ın emirlerini başkalarına ulaştırmak gibi bir yükümlülüğümüz olduğuna inanarak, günlük maişet çalışmalarımız haricinde başka faaliyetlere de yöneldim. Bu cümleden olarak Sivas’tan bütün dünyaya yayın yapmakta olan bir televizyonda 25 senedir her hafta Cuma günü bir saat sohbet yapmaktayım. Çok şükür bu hizmetim hala devam ediyor. Yine Sivas’ta yayın yapan bir Radyoda, her hafta bir saat dini sohbet yaptım. 2006 senesinden başlamak üzere çeşitli yerel Gazete, Dergi ve internet Gazetelerinde yazı yazmaya devam ediyorum. Bu yazılardan oluşan Nasihatname ve Edebiyat name Tenkit Name, Kur’an Dersleri, Tahlil Name ve Kara günler isimli kitaplarım basıldı ve dağıtıldı. Tabi bu nasihatleri yaparken ve yazıları yazarken yeni bilgiler elde ederek dağarcığımıza ilaveler yapmaya çalıştık. Bu yeni bilgiler sayesinde bazı konularda ki Kanaatlarımız pekişirken, bazı konularda ki fikirlerimiz de doksan derece dönüşler meydana geldi. Fikir değişikliğine uğradığım konuların başında Tasavvuf ve Tarikatlar geliyordu. Tasavvuf ve tarikat konularına yoğunlaşarak büyük tarikat şeyhi, Mürşidi Kamil, Kutbül azam Gavs ve daha başka sıfatlarla anılan, Evliya diye anılan kişilerin hayatlarını, yazdıklarını, fikirlerini araştırmaya koyuldum. Bu araştırmalarım neticesinde gördüm ki İslam dinini içinden bozmak için daha çok Tasavvuf ve tarikatlar kullanılmış. En çok bu konularda hadis uydurulmuş. En çok Hurafe ve Bidat yine bu mevzuda üretilmiştir. Tasavvuf erbabının kitaplarını okuduğumuzda içeriklerinde ne kadar mevzu hadis olduğunu, hangi Hurafe ve Bidatlerle doldurulduğunu hayretle ve dehşetle gördüm. İsimlerinin sonuna “Kaddesallahü sırrahül Aziz” diye sıfatlar ekleyip, kutsadığımız birçok şeyhin kahir ekseriyetinin kendini kurtarıcı Mehdi olarak lanse ettiğini, Kimisini kendini Gavs Azam kabul ettirerek sağlığında ve öldükten sonra, dünyanın neresinde olursa olsun “Yetiş imdadıma şeyhim” diyen müridine yetişip yardım edebileceğini iddia eden şeyhlere şahit oldum. Bazılarının kendisini Peygamberden daha ileri giderek “Nebiler velilerin ayağının tozuna bile yetişemez diyerek Peygamberlerden daha üstün olduklarını söyleyenlere rastladım. Daha da korkuncu, bunlardan bazıları kendilerini Allah’ın güç ve kuvvetine sahip olduklarını söyleyerek “Enel Hak” (Ben Allah’ım), “Cübbemin içinde Allah’tan başkası yoktur” diyenler dahi çıktı. Yine şeyhlerden bazıları yazdıkları kitapların Allah veya Peygamber tarafından kendilerine vahiy ve ilham yoluyla bildirildiğini, mahza Kur’an olduğunu, Kur’an gibi Allah tarafından korunduğunu iddia edenleri de gördük.. İslam dinine soktukları hurafeler ve bidatler bunlarla da kalmadı. Uydurdukları Hadisi Kutsilerle ve hadisi şeriflerle Allah’a ve Peygambere iftira ederek dini kendi istedikleri yöne çekmişler ve kaynağı Kur’an ve hadis olmayan çok sayıda bidat ve Hurafe icat etmişler. Bunlardan bazılarını zikrederek bu yazımı bitirmek istiyorum: Ahyar- Abdal, Aşkı ilahi, Bâtıni mana, Beka Billah, Fena Fillah, Cezbe, cifir, Çile, Riyazat, Deveran-Raks- Sema, Feyiz, Fıkhı Bâtıni Gavsı Azam, Halvet, Hakikatı Muhammediye, Hatmi Hacegan, Hatmi Kadiri, Hızır, Himmet, Hatemül Evliya, Hulul, Hurufilik, ibahiye, ilham, İlmü Ledün, İnsanı Kamil- Mürşidi Kamil, İstigase- İstimdat, Keramet, Keşif, Kırklar, Kutup, Levlak Hadisi, Mehdilik, Melamet, Nuru Muhammedi, Rabıta, Sahibi Zaman, Sekr, Sehavet, Seyri Süluk- Seyri Fillah, Seyyid, Sır- Esrar, Şarap- Mey, Şatah- Şatahat, Şeyh- Meşayıh, Tarikat, Tasavvuf, Tecelli, Tekke- Türbe, Uzlet, Üveysilik, Vahdeti Şuhut, Vahdeti, Vücut, Vesile- Tevessül, Veli- Velayet- Evliya, Yakin, Zühd, Zikri Hafi, Zikri Zahiri, Tayyı mekân ve daha birçok Bidat ve Hurafe. İşte nasip olursa, Bu bidat ve hurafeleri tek-tek yazarak okuyucularıma bunları anlatmaya devam edeceğim.