Aklımızı, ruhumuzu ve benliğimizi yeniden formatlamalıyız. Onları fabrika ayarlarına tekrar döndürmeliyiz. Ne ile tabi ki vahiyle.

Vahiy demek Kur'an demektir. Bu kokuşmuş çağda aklına, ruhuna ve benliğine Vahiyle abdest aldıranlara o kadar çok ihtiyaç var ki. Rabbimizin gör dediği yerden gören, dur dediği yerde duran kimselere her çağda fazlasıyla ihtiyaç vardır. Kur'an içerisinde her çağa özgü vahyi mesajlar barındıran bir kitaptır. Kur'an'ı çağa taşımak peygamberi çağa taşımaktır. Peygamberi çağa taşımak adâletle, merhametle, kardeşlikle, vahdetle, iyilikle, sevgiyle, ilgiyle insanlara muamele etmeyi gerektirir. Peygamber(sav) Taif'te kendisini taşlayanlara beddua etmemiş, Uhud'da emrini dinlemeyip cepheyi terk edenlere kaba, katı, sert davranmamış, kendisini çok sevdiği Mekke'sinden sürgün edenleri bile Fetih gününde affetme yolunu seçmiştir.

İslam, insanlığın en son kurtuluş adasıdır. İslam ile insan arasındaki sıkı bağı kurmak takva'ya ermiş sorumluluk bilinci kuşanmış insanların işidir. Bu insanların takva sahibi oluşlarını kuvvetli kılacak olan en önemli bağ vahiy/Kur'andır. Bir kimsenin hayatında Kur'an yoksa, peygamber yoksa o kimsenin takvası sahtedir. Takva ehli görmek isteyen peygamber devrinin o yıldız sahabelerine bakmalıdır. O sahabeler ki hak dava olan İslam uğruna her tür rahat ve konfordan vazgeçmişlerdi. İslam ile insan arasındaki engelleri kaldırmak amacı güderek canıyla ve malıyla mücadele edip şehit düşmüşlerdi. Bilal'ler, Ammar'lar, Sümeyye'ler, Hamza'lar, Mus'ablar, Abdurrahman bin Avf'lar, Hz. Ebubekir’ler, Hz. Ömer'ler, vahyin kadını diye tanınan Ümmü Eymen'ler bunlardan sadece bir kaçı idi.

Ne buyuruyor Rabbimiz?

"Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik!.." (Hakka Sur, 69/44-46)

Bugün takva diyerek takiyyeciliği, taklitciliği, tefrikacığı, tektipciliği ve tekfirciliği yayıp, tahkik ehli ve Tevhid ehli olmaktan bizi uzaklaştıranların gerçek yüzlerini açığa çıkarma vakti gelmiştir. Bu nasıl olur derseniz?

Hiç bir kimseye, hiç bir yapıya, hiç bir güce, hiç bir kuruma, hiç bir cemaate körü körüne, bağnazca teslim olmayıp, soracağız, sorgulayacağız, düşüneceğiz, araştıracağız, uyaracağız, itiraz edeceğiz, yola koyulacağız, yola taş koyanlarla değil yola baş koyanlarla yoldaş olacağız. Sorgulanmamış bir hayatın yaşamaya değer bir hayat olmadığını bileceğiz.

Aklımızı kullanmaya cesaret edeceğiz. Zira Yunus Suresi, 100. Ayette Aklını kullanmayanların başına pisliği boca edeceğini söyleyen Rabbimiz teala bir diğer ayetinde ise şunu söylüyor: "Allah’a göre yaratıkların en kötüsü, aklını kullanmayan ve bu yüzden de hakîkat karşısında sağır ve dilsiz kesilen kimselerdir!" Enfal Sur, 8/22

Aklı etkin kullanmak, Tevhid’le özgürleşmek; dosdoğru olmak, bilim sanat ve değer üretmeyi başarmak... Aklı etkin kullanmayanlar, tüketici köle olmaktan asla kurtulamazlar!..

Unutmayalım ki: Vahiyden kopmak sıradanlaşmak, sürüngenleşmek, sürüleşmek ve sahteleşmektir. Bütün bu keşmekeşlikten kurtuluşun tek bir yolu vardır. Oda aklımızı, fikrimizi, zihnimizi, ruhumuzu ve benliğimizi tüm cahiliye tortularından arındırmaktır.

Berrak ve safiyane bir hayat mı istiyoruz?

O halde yol O(cc)’nun yoludur.

O'nun dışındaki tüm yollar karamsarlık, kaos, karanlığa sürükler...

Selam ve dua ile!...