224- “Zevcesinin kölesi olan kaymış veya mahrum olmuştur.”

Gazali diyor ki: Kadın erkeğin tasarrufuna verilmişken, erkeğin kendi isteği ile kadının tasarrufuna girmesi Allah’ın emrini ters çevirmek anlamına gelir. Ve böylece emri ilahiyi ters yüz ediyor demektir. Dolayısıyla kadının emrine giren şeytanın emrine girmiş olur” diyor. Evet, bu sözleri ünü dünyaya yayılan büyük âlimimiz uydurma hadisi yazdıktan sonra söylüyor. Hanımının sözünü dinleyen şeytana uymuş oluyormuş.

İmam Iraki, bu hadisin bu şekilde rivayetinin vaki olmadığını kaydettikten sonra ancak “altının ve gümüşün kölesi kaymıştır” şeklinde Buhari’nin rivayet ettiği bir hadisin mevcut mevcut olduğunu kaydetmektedir.

225- “Ticaretinizin en hayırlısı bezzazlıktır. Sana’atlarımızın en hayırlısı ise, ipek işletmeciliğidir.

Bazen bir sanatı icra edenleri peygamberin ağzından onu överek reklemını yapmışlardır. Bu da onların uydurduğu sözlerden biri olsa gerek.

İmam Iraki bu hadisin isnadına vakıf olmadığını söylüyor. Firdevsin sahibi ise, Hazreti Ali’den rivayet ettiğini söylüyor.

226- “Allah Yahudilere lanet etti. Çünkü içkiler haram kılındığı halde, onlar içkilerini sattılar ve pahasını yediler.”

İmam Iraki bu hadisi bu şekilde görmedim dedikten sonra şöyle devam etti. “Maruf olan odur ki, bu yasak iç yağları konusunda varit olmuştur. Binanaleyh Müslim ve Buhari ittifakla Hazreti Cabir’den, “Allah Yahudileri öldürsün! Çünkü Cenabı Hak onlara iç yağlarını haram kıldığı halde, onlar onu erittikten sonra sattılar ve bahasını yediler.”

227- “Halk üzerinde bir zaman gelecektir ki, o zamanda haram, hediye namıyla helal kılınacaktır. Katl de ibret namıyla helal edilecektir. Halk tabakası ibret alsın diye hiçbir şeyden haberi olmayan suçsuz insanlar öldürülecektir.”

İmam Iraki hadisin aslına rastlanmadığını söylüyor.

Hadisçiler, gelecekten haber veren rivayetlerinde uydurma olduğunda hemfikirdirler. Mana itibariyle rüşvet haram iken onu hediyeye çevirip helal gibi gösterilmesine işaret ediliyor olabilir. İnsanların ibret olsun diye öldürülmelerini pek anlayamadım.

228- “Hiçbir arkadaş yoktur ki, günün bir saatinde biriyle arkadaşlık yapsın da, onun arkadaşlığından sorulmasın. Acaba o arkadaşlıkta Allah’ın hakkını yerine getirmiş midir? Yoksa zayi mi etmiştir?”

İmam Iraki bu hadisin aslına rastlanmadığını kaydetmiştir. Fakat İhyanın Şerhi ithaf böyle bir hadisin olmasına taraftar görünür ifadeler kullanmıştır.

Arkadaşlığı övmek ve onunda bir hakkı-hukuku olduğunu göstermek için uydurulmuş olabilir.

229- “Mümin tez kızar; tez razı olup barışır.”

İmamı Gazali, müminin davranışlarını anlatırken bu cümleyi hadis olarak zikrediyor.

Iraki ise, bu hadis görmedim, ancak Tirmizi’nin Hasen bin senetle Ebu Said el Hudri’den rivayet ettiği hadis şöyledir: “Dikkat edilsin! Ademoğulları çeşitli tabaka ve guruplar üzerine yaratıldılar. Onlardan bazıları vardır ki, tez kızar, tez de döner. Onun dönüşü kızdığına keffaret olur.”

230-“Allah’ü Teâlâ “Ey kulum! Önce senden işe başlıyorum” der.”

İmam Iraki, hadisi bu ibare ile görmediğini belirtiyor.

231-“Kişinin arkadaşı için yapmış olduğu dua, Allah tarafından kabul edilir. Hâlbuki aynı duayı kendi nefsi için yapmış olsaydı kabul olunmazdı.”

İmam Iraki, hadisi bu ibare ile görmediğini, ancak Ebu Davud ve Tirmizi’nin kabul olunmak yönünden duanın en acil hedefine varanı “Gaibin gaibe duasıdır.” Hadisi şerifini Abdullah bin Ömer’den zayıf bir senetle rivayet etmişlerdir.

232- “Müslüman Müslümanın yanından geçerken selam vermezse, melekler onun bu durumundan hayrete düşer.”

İmam Iraki’nin hadis olarak görmediği bu sözde uydurma olarak kabul edilmiştir. Müslümanın Müslümana selam vermesi Peygamberimiz tarafından övülmüştür. Fakat bu konuda meleklerin selam vermeyenleri hor görecek bakışları varmıdır ve Peygamber Efendimiz bu konuda bir söz söylemiş midir bilmiyoruz.

233- “Allah Resulü şöyle buyurdu: Hiçbir gece yoktur ki, bir tellal şöyle bağırmasın. “Ey kabirler ehli, siz kime gıpta ediyorsunuz? Kabirler ehli şöyle cevaplar verirler: Biz camilerin ehline gıpta ediyoruz. Çünkü onlar oruç tutarlar, biz tutmayız. Onlar namaz kılar biz kılmayız. Onlar Allah’ı zikredip anarlar biz anamayız."

Dirilerin mezardakilerle konuşmaları ve onlardan insanlara nasihat olacak sözler almaları hicri ikinci asırda icat edilmiş uydurmalardandır. İnsanların bazı şeyleri makbul göstermek için böyle hikâyeler uydurup, ondan sonra da o sözü Peygamber söylemiş gibi onun ağzına koymaları ne büyük iftiradır. Bu hikâyelere bir örnek: Müslümanlar arasında ibadetli, taatlı yaşantısı ile bilinen biri vefat eder. İki gün sonra onu birisi rüyasında görür ki, o ölen kişi cennette köşkler içindedir. Rüya da gören kişi cennettekine sorar: Hangi amelinle cennette bu köşkleri elde ettin? O kişi dünyada kıldığı namazdan, oruçtan ve sair ibadetlerinden söz etmez, eften püften bir şey anlatır. Mesela: Bir gün susuzluktan dili dışarı düşmüş bir köpek görmüştüm, onu suladım. İşte o amel sayesinde cennette ki bu köşkleri kazandım” der.

Bunun akside olur, cehenneme giden birisi de yine buna benzer bir amelle cehenneme atıldığını söyler. Küçük sevapları veya küçük günahları Yüce Allah ceza ve mükâfat açısından değerini yükseltebilir. Ama insana cenneti kazandıracak güzel amelleri, Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği ibadetleri hafife almak, hatta yok saymak doğru bir şey olmasa gerek.

Bu uydurma sözde de ölenlerin dirilerin nesine gıpta ettikleri soruluyor: Onlarda camiye gidenlere, oruç tutanlara ve zikir yapanlara gıpta ettiklerini söylüyorlar. Hâlbuki kıyamet kopup insanlar mahşer yerine varana kadar, ölülerin dirilerle veya dirilerin ölülerle irtibat kuracağına dair ayetlerde bir haber yoktur.