125- “Ebrarın iyilikleri, mukarrabunun günahlarına denktir."

Allah, “Ebrar’ın” cennette olduğunu bildiriyor. Ebrar, iyi insanlar. O kadar iyi insanlar ki, “Bizi iyilerle beraber vefat ettir” diye dua etmemiz isteniyor. Kur’an’ı Kerim de beş yerde “Ebrar” geçiyor ve Cennet nimetlerine kavuşan güzel amel sahibi insanlara deniyor. Mukarrabun ise, melekler veya peygamberler olduğu bildiriliyor. Kur’an’ı Kerim de dört ayette geçen “Mukarreb” kelimesi üç ayette Allah’a yakın olanlar, bir ayette ise Firavun’un yakın adamları olarak geçer. Yukarıda ki sözü hadis diye uyduran sofiler, kendilerini Mukarreb yani Allah’a yakın olarak görmüşler ve cennetlik olan Ebrarı, yani iyileri kendilerinden aşağı görerek, “Cennete giden iyilerin amelleri, Allah’a yakın olanların günahlarına denktir” diyerek kendi günahlarını diğerlerinin amellerinden üstün görmüşlerdir.

Ama Cenabı Hak, kendini mukarreblerden kabul edip kibirlenenlere şöyle buyuruyor: “Mesih (İsa) da, mukarreb meleklerde Allah’kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Ona kulluk etmekten kaçınır ve büyüklük taslarsa, (Bilsin ki hesap günü Allah) hepsini kendi yanında toplayacaktır.” (Nisa 172)

126- “Allah’ın ilk yarattığı akıldır. Ona “Gel” dedi o da geldi. “Don” dedi, o da döndü. Sonra da “Otur” dedi, oturdu.”

Cümlenin anlamının noksanlığını bir tarafa bırakarak sadece şunu söylememiz yeterli olur her halde? Hadis âlimleri, içinde “akıl” kelimesi geçen hadisleri çoğu uydurmadır.

127- “Ameller pazartesi ve Perşembe günleri Allah’a sunulur. Cuma günü ise, peygamberlere (Ölmüş) ana babaları arz edilir. Onların iyiliklerine sevinirler ve sevinçten yüzlerinin beyazlığı ve parlaklığı artar. Öyleyse Allah’tan korkun ve günah işleyerek ölülerinize eziyet etmeyiniz.”

Kâinatın idaresi elinde olan Yüce yaratıcıyı bir Belediye başkanı seviyesine indiren bu uydurma sözler hadis diye kitaplarına yazanları aklı başında olarak kabul etmek bile doğru değil. Yüce Allah Kur’an’ı kerimin de açıkça her insanın Hafaza melekleri olduğunu ve meleklerin kişinin günlük işlediği ameli yazdığını bildirdiği halde ve amellerin yazıldığı defterlerin hesap günü sahiplerine verileceği ve sağından verilenlerin kurtulacağını, solundan veya arkasından verilenlerin cehenneme gidecekleri bildirmiştir. (19-29. Ayetler.) Sonra peygamberlerin ana ve babaları gösteriliyormuş, onların iyilikleri görenlerin yüzlerini beyazlatıyor ve parlatıyormuş. Bu kadar saçma bir sözü Peygamberimize yakıştıranlar geri zekâlı olmalılar. Hele son cümleye bakar mısınız? “Allah’tan korkun ve günah işleyerek ölülerinize eziyet etmeyiniz.” Kişinin işlediği günahtan sadece kendinin sorumlu olacağı Kur’an da kaç yerde bildiriliyor. (Sümer 7. Ayet)

Ünlü mutasavvıf Sühreverdi’nin “Avarif-ül Maarif” isimli kitabında mevzu (Uydurma) hadisler.

128- “Haram ayların Perşembe, Cuma ve Cuma ertesi günü üç gün oruç tutan kimse, cehennemden yedi yüz yıl uzaklaşır."

Üç gün oruç tutmakla cehennemden yed yüzyıl uzaklaşmak mümkünse cehennemden kurtulmak kolay demektir. Bu sözler bu anlamları ile Peygamberimizin sözü olamaz. Zaten Hadis âlimleri de bu sözlerin uydurma olduğunu tespit etmişlerdir.

129– “Âlimin uykusu ibadet ve alıp verdiği nefsi tesbihtir."

Bu sözü uyduranlar da tasavvufçulardır. Çoğunun İslami ilimlerde zerre kadar bir payları olmadığı halde kendilerine göre uydurdukları “Ledünni ilim ”den bahsederler. Oradan aldıkları gaybı ilimle de kendilerini âlim sayarlar. Bu ilimlerle mücehhez olduklarını söyleyenler kıymetlerini yüceltmek için “Âlimin uykusu ibadet, nefesi tesbihtir derler.” İlim adamlarımızdan birisi “cennet ucuz değil, cehennem de gereksiz değil demiştir. Hiçbir emek harcamadan Allah’ü Teâlâ’dan ilim alacaksın ve o ilim sayesinde uykun ibadet, nefesin tesbih olacak? Neredeymiş bu keş’in bolluğu? Zaten ledünni ilim almaları da kendi uydurmalarıdır. Hz. Musa ile arkadaşlık yapan ve Kur’an da böyle bir isim geçmediği halde Hızır diye adlandırılan kişiyi Evliya kabul ederler. Hz. Musa’nın bilemediğini bildi diyerek Veliyi Nebiden üstün göstermeye kalkarlar. Aynı yoldan ilerleyen Bayezidi Bistami, “Nebiler benim ayak tozuma yetişemez” buyurur. Diğer birçoğu da “Velilik, Nebilikten üstündür” derler. İtiraz edenlere ise, “Nebinin veliliği, Nebiliğinden üstündür” derler. Yani, Her Peygamber aynı zaman da Velidir ve Velilik sıfatı, Peygamberlik sıfatından üstün oluyormuş. Bizim tasavvufçular kendilerini yüceltmek için kendilerine engel tanımıyorlar.

130- “İnsanlar üzerine, dinine bağlı kimsenin dininden emin olamayacağı bir zaman gelecektir. O vakit bu tehlikelerden ancak dinini korumak üzere şaşırtmak için saklanan tilki gibi bir delikten diğer bir deliğe girenler kurtulacaktır. Sahabiler, bu ne zaman olur ey Allah'ın’ Resulü diye buyurdular. Sorduklarında ise): O vakit gelince bekârlık helal olacaktır. O vakit gelince kişinin helaki anne babasının elinde olur” buyurdular.

Bu sözde yine tasavvuf ehlinin uydurmalarındandır. Arap kültüründe evlenmeden yaşamaya “Azep” denmiştir. Söylenen söze dikkat edin: İnsanlar üzerine dinine bağlı kimsenin dininden emin olamayacağı bir zaman gelecektir. O zaman dinini korumak isteyenler şaşırtmak için saklanan tilki gibi delikten deliğe girerlerse kurtulurlar. Sahabeler bu ne zaman olacaktır” diye sordular: Resulüllah, “O vakit gelince bekârlık helal olacaktır. O vakit gelince kişinin helaki anne babasının elinde olacaktır” buyurdu. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed hiç böyle geleceği karanlık gösteren bir cümle kurar mı?

Yüce Allah şöyle buyurur: “Ve içinizden bekâr olanları, erkek ve kadın esirlerinizden evliliğe elverişli olanları evlendirin! Yoksul da olsalar, Allah onları lütfuyla destekleyecektir. Zira Allah, lütfunda sınırsızdır. Kime ne kadar vereceğini çok iyi bilir. Ama evlenmeye bir türlü imkân bulamayanlar, Allah lütfundan kendilerine (bir fırsat) tanıyıncaya dek iffetlerini korusunlar.” (Nur suresi 32-33)

Allah’ü Teâlâ’nın bu açık emirlerine rağmen peygamber evlenmeyin der mi? Evlenmemek sünnet olur mu?

Ünlü mutasavvıf Sühreverdi’nin “Avarif-ül Maarif” isimli kitabında mevzu (Uydurma) hadisler.