69-“ Mümin bir dağ başında da bulunsa, Allah onun bilmediklerini öğretecek bir âlim gönderir.”

Yine Peygamber Efendimizin sözü olmayacak kadar anlamsız bir söz. Eğer dediği gibi olsaydı hiçbir yerde cahil insan kalmazdı. Hâlbuki bundan fazla değil, elli sene önce bu memlekette okuma yazma oranı tek rakamlardaydı. Tasavvufçuların iddiası, her asırda bir Mürşidi Kamil geleceği gibi insanlara bilmediğini öğretecek ve Allah tarafından ilmi ledün verilecek bir kişi gelecek, insanları bilgilendirecek diye tembellik aşılamaktır. Allah’ta, Peygamber’de ilim öğrenmeyi teşvik eder.

70-“ Güveni kendisi gibi bir yaratılmışa olan, melundur, melundur.”

Çok ağır bir söz. Yani hiçbir insana güvenme” deniyor. İnsan yakınlarına, eşine, dostuna, akrabalarına, Müslümana hatta insan-insana güvenir. Bazı güvenilmeyecek insan olabilir diye kimse toplumdan kaçamaz, böyle hayat olmaz. Hele-hele bu kadar anlamsız bir cümle için Peygamber efendimizin bir kişiye “mel'undur-lanet olmuştur” gibi bir beddua etmesi düşünülemez.

(Tasavvuf kültüründe hadis-Feth-ür Rabbani A. Geylani)

71-“ Ey dünya, seni sevmemeleri için başlangıçta dostlarıma acı ol! Son demlerinde de seninle uğraşıp yorulmamaları için onlara hizmet et.”

Bu sözlerin hadis değil uydurma oldukları cümle yapılarından, manasından anlaşılıyor. Sanki dünya canlı bir mahlûk ve mümin olana ayrı, kafir olana ayrı hareket edecekmiş gibi, Allah acı davranmasını, tatlı davranmasını emrettiğini buyuruyor. Allah kullarını dünyaya imtihan için göndermiştir. İnanıp iyilik yapanlar mükâfat; İnanmayıp kötülük yapanlar ise ceza çeker. Fakat Dünyada Yüce Allah inanana ve inanmayana eşit davranır, herkesin sayü gayretine göre onlara rızık verir. Bu sözün hadis olacak bir anlamı yok. Zaten onun için de hadis olmadığı ve hadis kitaplarında bulunmadığı bildirilmiştir.

72-“ Gece dilencilerini geri çevirmeyin! Çünkü onlar ne ins ne de cin taifesindendirler. Allah size verdiği nimetler hususunda, sizin ne yapacağınızı görmek için gelirler.”

Hadis diye ünlü tasavvufçu A. Geylani’nin Fethür Rabbani kitabına yazdığı bu söz, sanki İran’ın bin bir gece masallarından alınmış gibi. Geceleri evlerin önüne dilenci geliyormuş, o dilenciler ne insanmış, ne de cinler denmiş. O gelen dilencileri Allah görevlendirmiş ki, “kullarım verdiğim nimetlerden veriyorlar mı diye onlardan haber alıyormuş. Bunu uyduran kişi, Allah’ü Teâlâ’nın her kuluna iki meleği muhafız ve kâtip olarak koyduğundan haberi olmadığı anlaşılıyor. Eskiden köylerde dilencilik yapan sığırcık Hocaları vardı. Gittikleri kaplardan boş dönmemek için, “Kapınıza gelen dilenci Hızır olabilir. O evinize bereket getirir. Sakın kimseyi boş göndermeyin, Hızır’ı kovmuş olabilirsiniz” diye korkuturlar ve Haybelerini tereyağı ve bulgur ile doldurur giderlerdi. Bu sözü hadis diye uyduranlar o günlerin dilencileri olabilir.

73-“ Kul, Aziz ve Celil olan Rabbine itaat ettiği zaman ona marifetullah lütfeder. Taati terk edince daha önce verdiği marifeti geri almaz. Aksine kıyamet gününde bir delil olarak aleyhinde kullanmak üzere onu kabinde bırakır. Kıyamet günü olunca da, ona şöyle der: Seni marifetimle mümeyyiz kılmış, onu sana bahşetmiştim. Bildiğinle niçin amel etmedin.”

Allah’ın kullarına Marifet diye bir şey verdiğini ve sonrada onu niye kullanmadın diye sorguya çekeceğini bildiren bu sözü tasavvufçuların uydurduğu belli oluyor. Tasavvufta çok sık rastlanan, Arif, İrfan, Marifet, Arifan, Arifi Billah gibi deyimler İran Zerdüşt kültüründen alınmış ve tasavvuf yoluyla da İslam kültürüne girmiştir. Allah kulunu mes'ul tutmak için ona akıl ve irade vermiştir. Kul iyiyi kötüyü aklıyla seçer ve iradesi ile de yapar. Kur’an’ın bildirdiği bunlardır.

(Tasavvuf kültüründe hadis-Feth-ür Rabbani A. Geylani)

74-“ Dünya ahiretin tarlasıdır. Orada hayır eken, ahirette sevinç biçer. Orada şer eken, ahirette pişmanlık biçer.”

İmam Hatiplerimiz, Vaizlerimiz tarafından yaygı olarak Peygamber Efendimizin sözü olarak kullanıldığından İslam toplumunda dillerde dolaşan ve mana olarak ta İslam’ın özüne aykırı olmayan bu sözün hadis olmadığı tespit edilmiştir.

 Hadis âlimlerinden Supki, hadis olarak isnadını bulamadım” der. Iraki, bu lafızla merfu görmüyorum” demiştir. Sagani bu sözü mevzuatına almıştır. Birçok mevzuat kitabı yazarı da bu sözü kitabına almıştır. Sehavi senedine vakıf olmadım demiştir.

İbn Deyba (944), Fettani (986), Ali el Kari (1014), Acluni (1162), Beyruti (1276), Kavükçi (1305) ve Ezheri de (1325) aynı görüştedirler.

75-“ İlim amele seslenip çağırır: Ona cevap verirse iyi, Aksi halde uzaklaşıp gider.”

Tasavvuf kültüründe hadis kitabını yazan muhittin Uysal bu sözü kitabına aldıktan sonra şu açıklamayı yapmıştır: “Eserde temriz sığası ile nakledilen bu sözün, Peygamberimize ait olmadığı anlaşılmaktadır. İçeriğinde, Efendimize ait sözlerde ki ağırlık ve lafız orjinalliği pek görülmemektedir. Nitekim Hatip el Bağdadi (463) “İktiza-ül ilm el amel” isimli kitabında bu sözün Hz. Ali’ye ait olduğunu söylemiştir. Bir başka yerde de ibn Münkedire isnat edilmiştir. İbn Abdilberr (463) ise, bu sözün Süfyani Sevri’nin (161) sözü olarak nakletmiştir. Netice olarak bu söz Peygamberimize ait bir hadis değildir.

76-“Bir saat tefekkür, bir geceyi ibadetle geçirmekten daha hayırlıdır.”

Bu sözün biraz değişik şekli daha evvel de geçmişti. Bir saat tefekkür yani düşüncenin bir geceyi ibadetle geçirmekten üstün olduğunu düşünmek için kimin niyetinde samimi, kimin riya içinde olduğunu bilmek lazım. Bunu bilmekte gaybı bilmeye girer. Gaybı da Allah’tan başkası bilemez. Allah Peygamberine bildirmiş olamaz mı diye soran olabilir. Allah, dilediğini Peygamberine bildirmiş olabilir. Fakat bu genel bir durumdur. Kimin ibadetinin kiminkinden üstün veya makbul olduğunu bilmek Yüce Allah’a mahsustur. Diğer taraftan düşünmek başlı başına bir ibadet değildir. Bu düşünme işi Allah rızası için, topluma menfaati olan bir ameli ortaya çıkarırsa o zaman değer kazanır.

(Tasavvuf kültüründe hadis-Feth-ür Rabbani A. Geylani)

77-“ Gücünün yettiği ölçüde dünya kaygılarından sıyrılmaya çalışınız.”

Yine bir evvelki sözde olduğu gibi dünya meşgalesinden, kaygısından uzaklaştırmak için söylenmiş bir nasihat sözü.

78-“ Mümin için, Aziz ve Celil olan Allah’a kavuşma dışında, rahat yoktur.”

Dünya hayatının rahatının olmadığını anlatmak için söylenmiş olsa gerek. Hadis olmadığı kanaati hâsıl olmuştur.

79-“ Yalan imanı uzaklaştırır.”

Halk arasında yalanı kötülemek için söylenen başka sözlerde vardır. “Yalan imanın kurdudur” veya “Yalan ile iman bir arada durmaz” gibi. Yalanın çok kötü bir şey olduğunu ifade etmek için söylenmiş sözler olsa gerek. Diğer taraftan birçok hadisçi bu sözün Hz. Ebu Bekir’e ait bir söz olduğunu söylemiştir. İbn Adi (365) ve Darakutni (385) de ayni kanaattedir.