DEVAMI

159- “Dininizin esası veradır.”
Mektubat sahibi İmamı Ra…ni iki şekilde hadis diye kitabına almış ve Vera’yı şöyle tarif etmiştir: Haramlardan ve helâl ve haram olduğu bilinmeyen şüpheli şeylerden sakınmak.

Hiçbir şey verâ gibi olamaz. (Hadîs-i şerîf-Künûz-ül-Hakâyık)
Dîninizin direği verâdır. (Hadîs-i şerîf-Künûz-ül-Hakâyık)
Tasavvufçular “Vera”yı takvanın ileri derecesi olarak tarif etmişlerdir. Fakat Yüce Mevla Kur’an’ı Kerimin de yüzlerce ayette takvadan bahseder ama ayetlerde “ Vera” diye bir kelime veya onların kastettiği gibi bir mana içeren cümle geçmez. Nedense bundan bahsedilmiyor. Biz yine hadis âlimlerinin bu söze mevzu dediklerini yazarak bitirelim.

160- “Bir zengine zenginliğinden dolayı tevazu gösterenin, dininin üçte ikisi gitmiştir.”
Bir zengine zenginliğinden dolayı tevazu göstermek, onun önünde eğilmek, İslam’ın hoş gördüğü şeyler değildir. Fakat yine de bu söz araştırmacılar tarafından mevzu-uydurma olarak bildirilmiştir.

161- “Beni yerim ve göğüm kuşatmadı, mümin kulumun kalbi kuşattı.”
Bu derste yazılan dört söz de daha önceki dersler de yine geçmişti. Tasavvuf kitaplarının birinde geçen hadis veya uydurmaların diğer tasavvuf kitaplarında da geçmesi normaldir. Çünkü bu sözleri kitaplarına alanların varmak istedikleri bir sonuç vardır. Yine de Hadis araştırmacılarının bu konuda yaptıkları tespitler alalım:
Hadis diye bilinen bu sözün aslı yoktur. İmam Gazali’nin İhyâ-u Ulûmiddîn adlı eserinde de geçtiği bildirilen bu söz hakkında İhyâ hadislerini tahric eden Hâfız el-Irâkî “bunun herhangi bir aslını göremedim” demiştir.
İbn Teymiye de bunun İsrailiyattan olduğunu ve Peygamberimizden geldiği bilinen bir senedinin olmadığını söylemiştir. (Sehâvî, el-Makâsıdu’l-Hasene, s: 438, hadis no: 990;

Aliyyü’l-Kârî, el-Esrâru’l-Merfûa, s: 301, hadis no: 423; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c: 2, s: 195, hadis no: 2256)
Görüldüğü gibi halk arasında hadis diye bilinen bu sözün hadis değeri bulunmamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir yerde “bir hadiste geçtiği üzere …” diyerek bu sözü hadismiş gibi anlatmak doğru değildir.
(İmamı Ra…ni (1034) Mektubat’tan alınan uydurma hadisler.)

162- “Benim Allah ile bir vaktim var ki, o vakit bana, ne mukarrep bir melek ne de Mürsel bir Nebi yanaşabilir.”
Rivayetinin sıhhati nasıldır?
“Benim, Allah ile öyle bir vaktim var ki, ne mukarreb bir melek ne de mursel bir nebi benimle birlikte o vaktin içine sığar.”
(Ebu Nasr es-Serrac, el-Luma, 161, 478; Hucrivi, Keşfu'l Mahcûb, II, 525; Bursevi, Kenz-i-Mahfi, 101; İmam Rabbani, el-Mektubat, I, 106, 154, 250, 307; Aclunî. 2/173-174)
Mevzu-uydurmadır.
Sahih hadis kitaplarında bulunmayan bu rivayete, Tasavvuf erbabının kitaplarından "Kuşeyri’nin Risalesi"nde (Risâle, s. 173) rastlanmaktadır.
Zayıf ve mevzuat (uydurma) kitaplarında zayıf ve mevzu olduğu belirtilir. (Sehavî, 565; Aclunî, 1/173, 174; Aliyu’l Kari. 291)
Acluni, bu rivayet hakkında; "ehl-i tasavvuf tarafından çokça kullanılmakla beraber, sahih hadis kaynaklarında böyle bu hadis rivayeti söz konusu değildir" (Aclunî, 2/173-174) demiştir.

163- “Dünya sevgisi her hatanın başıdır.”"Dünya sevgisi, bütün hataların başıdır."
Bu rivâyeti, Ebû Tâlib el-Mekkî, zühdün vasfı ve fazileti konusunu işlerken
(I/254), Gazzâlî ise dünyanın zemmi konusunda zikretmiştir. Aclûnî, İbn Teymiyeve Sâğânî, rivâyetin mevzû hadisler içinde yer aldığını belirtmiştir. Rivâyet, uydurmadır. (392-393)
Dünya için çalışmak yanlış mı?
Dünyayı ahirete tercih etmek tab ki, doğru değildir. Ancak ahireti kazanmak için dünyada Takva ehli (Sorumluluk bilinci ile) amel etmemiz lazım. Dünyada ki amellerin tek şartı vardır,
o da (Salih amel) olmasıdır. Ameli salihin ne olduğunu âlimler, “toplum menfaatine yapılan işler” demişlerdir.
Dinimiz, dünyaya da, ahirete de çalışmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen (Dünyadan da nasibini unutma!) buyuruluyor. (Kasas 77)
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada güzellik ver. Ahirette de güzellik ver. Bizi cehennem ateşinden koru. (Bakara 201)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Dünyanızı ıslaha, düzeltmeye çalışınız! Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için amel ediniz!) [Deylemi]
(Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışınız!) [İbni Asakir]
(Sizin hayırlınız, ahireti için dünyasını, dünyası için ahiretini terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır.) [Deylemi]
Hulasa: “Dünya sevgisi her hatanın başıdır” sözü hadis araştırmacılarına göre Mevzu-uydurma kabul edilmiştir.

164- “Kavmi içinde ki şeyh, ümmeti içinde ki peygamber gibidir.”
Bu sözün uydurma olduğunu anlamak için araştırmaya, soruşturmaya gerek yoktur. Bu söz açık ve net olarak uydurmadır. Çünkü Şeyh kelimesi bu gün ki, kullanıldığı manada Peygamber Efendimizin zamanında, sahabe ve tabiin zamanında kullanılmamıştır. Zamanımızda ki gibi bir tarikatın başında ki idareci manasında hicri üçüncü asırdan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla bu söz peygamberimizin sözü olamaz.
(İmamı Ra…ni (1034) Mektubat’tan alınan uydurma hadisler.)

165- “Kim Allah’ı bilse dili tutulur.”
Bu söz hadis olmadığı gibi uydurma söz olarak ta kitaplara geçmiş bir söz değildir. Bir kısım zevatın kendilerini yüceltmek için Allah’ı gördüm diye uydurdukları yalanları, hakikatmiş gibi görme çabalarından ibarettir.

166- “Gizli bir hazine idim bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım, kendimi tanıttım, onlarda tanıdılar.”
Fakat hadis ilminde naklen sabit olmayan bir sözün değeri olmaz. Bu yüzden muhaddisler bu söz için “Nebî’nin sözlerinden değildir”, “ne sahih ne zayıf hiçbir senedi bulunmamaktadır”, “uydurmadır”, “asılsızdır” gibi açıklamalarda bulunmuşlardır. (Geniş bilgi için bkz: Ahmet Yıldırım,Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, TDV Yayınları, Ankara, 2000, s: 98-99)

167- “Ümmetimin âlimleri, Beni İsrail’in Peygamberleri gibidir.”
Peygamberlik, Allah’ü Teâlâ’nın seçtiği kullara verdiği en büyük nimettir. Seçmediklerini, seçtiklerinden üstün tutmak, Allah’ın verdiği nimeti küçümsemektir. Bu söz kesinlikle hadis değildir.Bu söz için Demirî ve Askalânî; Aslı yoktur, dediler.
Zerkeşî de böyle sükut etmiştir. (Âliyyu’l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a, 247; Şevkânî, Fevâidu’l-Mecmû‘a, 286) es- Sehâvî şöyle der: "Hocamız (İbn Hacer) ve ondan önce de ed-Demîrî ve ez-Zerkeşî, "Aslı yoktur" demişlerdir. Bazıları buna, "Herhangi bir muteber kitapta mevcudiyeti bilinmemektedir" ifadesini de eklemiştir." (es-Sehâvî, el-Makâsıdu'l-Hasene, 286; krş. a.mlf. el-Ecvibetu'l-Mardıyye, I, 248; ez-Zerkeşî, et-Tezkire, 167; el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, II, 83)Yine İmam Suyûti de bu sözün aslının olmadığını bildirmiştir.