Kadirilerin ulu şeyhi, Pir’i Abdülkadir Geylani’dir. Ulu Şeyhlerin çok ulu kerametleri olması lazım ki, ufak müritleri kandırabilsinler. Hilmi Baba da öyle bir menkıbe anlatıyor: Bağdat padişahı bir gün Pir’i Geylani’yi yanına çağırır. Geylani, kendini din büyüğü olarak kabul ettiği için gururu tutar ve padişah benim yanıma gelsin” der. Padişah zaten kızmıştı, daha fazla kızdı ve Pir Geylani’yi cezalandırmak istedi. O anda Bağdat’ta bir yangın çıktı. Yangını hiçbir şekilde söndüremediler. Bağdat yanıyordu. Padişah sordu: Ne yapalım? Bağdat tümüyle yanıp bitecek. Padişaha Vezir demiş ki: Bu şehir yanar, kül olur. Sen Abdülkadir’in canını sıktın. Onun ayağına git ve özür dile. Ancak yangını o söndürür dedi.

 

  Padişah geldi, özür diledi. Hazreti Pir: -Ey ateş emrediyorum dur” diye bir kâğıda yazdı. Altına Abdülkadir imzasını attı. O yazıyı ateşe attılar, ateş söndü. Ondan sonra Bağdat Padişahına “Abdülkadir emrediyor, buraya gel” deyince hemen padişah, Pir’in yanına gelirdi. Çünkü Hazreti Pir’in o an ki dili hadis Kutside ki, söyleyen dili Allah’ü Teâlâ’dandı. Bu menkıbe, Hacı M. Hilmi Kutlubay Efendinin “Haki Payi Fahri Âlem Mustafa” isimli kitabının 4. Cildinin 41 sahifesinden alınmıştır. Menkıbenin izahı: Abdülkadir Geylani hakkında öyle bir keramet, öyle bir menkıbe uydurmuşlar ki, onun gururu yüzünden koca Bağdat yanıyor ve padişah ayağına gelince ateşi durdurmak için Ateşe öyle emir veriyor ki, Cenabı Allah’ın Hazreti İbrahim’i attıkları ateşe “ “Ya naru kuni berden ve selamen ala İbrahim.” Ey ateş, İbrahim’e soğuk ve selamet ol” emrine benzer vaziyette “Ey ateş emrediyorum dur” diye bir name yazıyor ve ateş sönüyor.

 

  Zaten Hilmi Baba da diyor ki: Abdülkadir Geylani, ateşe bu emri verirken Allah’ın dili ile söylüyordu diyor. Şimdi de Abdülkadir Geylani’nin “Ey ateş emrediyorum dur” emrini hangi sıfatla yapıyormuş onu anlamak için Bir başka kitaba bakalım: Bu kitap da A. Geylani’nin yazdığı “Risalet’i Gavsiye” kitabını şerh eden Geylani’nin müridi Cebbar Zade’nin “Atiyye-i Sübhaniye” isimli kitabının 167-169 sahifelerinden alınmıştır. -Allah dedi: “Ya Gavsül Azam! Nazarımda fakir olan, elinde bir şey olmayan değildir. Benim indimde fakir, murat ve arzu ettiği her şey derhal vücut bulan kimsedir. Başka bir ifadeyle Allah tarafından “Kün-Ol” emri (Yetkisi) verilen ehlüllahtır. Bu yüce kişiler, âlemde ne emretseler o olur. Yani yok olmasını istediklerini yok, var olmasını istediklerini var ederler. -“İza kale li şeyin kün fe yekûn” ne zaman bir şeye ol derse o olur. “Kün fe yekûn” bir ayet cümlesidir. Ol deyince o şeyin olmasını sağlayan Allah’ü Teâlâ’dır. Fakat ilmi icat ve idam sırrına aşina olan (yani, bir şeyi var ve yok etme bilgisine sahip olan Ehlüllah’a, Allah’ın tam mazharı olması itibariyle Evliyaya bu sırrı yani varı yok, yoku var etme bilgisini bahşettiği aşikârdır. (Atiyye-i Sübhaniye-Risale’i Gavsiye şerhi, sh. 167-169) Kısa İzah: Bu anlatılanlardan kısaca şunu anlaya biliriz.

 

  Tasavvufçulara göre Allah’ü Teâlâ kendi ehli olarak kabul ettiği veli kullarına öyle sırlar vermiş ki, onlar var olanı yok, yok olanı da var ederler. Çünkü Allah, o veli kullarının yüzünde görünmeye başladığından dolayı, o velinin sözü Allah’ın sözü yerine geçer. Dolayısıyla Allah dostu bir şeye ol deyince o şey olur, Bunu da sağlama almak için Peygamberimizin ağzından bir hadis uyduruyor: Peygamberimiz diyesiymiş ki: “Raeyte fekat Raani” yani, “Seni gören beni görmüştür. Yani Allah, peygamberi ile kendi arasında bir fark görmeyip, “Ya Muhammet seni gören beni görmüştür” diyorsa, Allah’ın has kulları olan veliler tabi ki Allah’ın yerine geçer ve onun sıfatlarına sahip olurlar. İşte Allah’ü Azimüşşan’ın Kur’an-ı Keriminde şirk dediği ve o günahı affetmem dediği tasavvuf ehlinin velileri ve Peygamberimizi Allah’ın yerine koymalarıdır. Daha kötüsü, Allah’ın yaratma ve yok etme yetkisini de evliya dedikleri şeyhlerine vermeleridir. Tasavvufçuların içinde en çok ilim sahibi, Abdülkadir Geylani olarak bilinir. Ciltlerce kitabı günümüze kadar gelmiştir. O ve onun yolundan gidenler böyle açıkça şirke düşüyorlarsa varın diğerlerini siz hesap edin.