2014- “Cuma gecesi akşam ile yatsı namazları arasında her birinde bir defa Fatiha, on bir defa da ihlas okumak suretiyle on iki rekât namaz kılan kimse sanki Allah’a gündüzlerini oruçla ve gecesini namazla geçirdiği on iki sene ibadet etmiş olur.” Yani Bu namazı bir defa kıl, ondan sonra on iki sene namaz kılmana gerek yok, istirahat edebilirsin. Bu söz, Iraki ’ye göre mesnetsizdir. Cuma gecesi yatsı namazını cemaatle iki rekât sünnetini de tek başına kıldıktan sonra, her rekâtında Fatiha, ihlas ve Muavizeteynleri birer defa okumak suretiyle on rekât namaz kılarsa. Sonra üç rekât da vitir namazını eda eden ve bunları yaptıktan sonra sağ tarafı üzerine, yüzünü kıbleye çevirerek dalan, sanki kadir gecesini ihya etmiş gibi olur.” Bir evvel ki söz gibi lafzı zayıf, manası hadis olmayacak kadar düşük bir söz. İmam Iraki bu söz içinde hadis kitaplarında rastlamadım diyor. 215- “Cumartesi gecesi, akşam ile yatsı arasında 12 rekâtlı namaz kılan bir kimse için cennette bir köşk bina edilir. Aynı zamanda bu kimse, yeryüzünde bulunan Müslüman erkek ve kadınların hepsine sadaka vermiş, bütün Yahudilerden inanç bakımından uzaklaşmış gibidir. Bu adamı affetmekte Allah’ın lütfuyla gerekiyor.” Hadis diye rivayet edilen sözlerin manasında o kadar yanlış manalar var ki, bu sözlerin Allah Resulünün ağzından çıkması mümkün değildir.

  Birincisi: Akşam ile yatsı arasında iki rekât nafile kıl, bir köşke sahip ol. Fazla uğraşmaya gerek yok. İkincisi: Ayrıca 12 rekât namaz kılan bu kimse, yeryüzünde bulunan bütün Müslüman erkek ve kadınlara sadaka vermiş gibi sevap alırmış. Adama sorarlar, Allah rızası için on iki rekât namaz kılan kimse bütün fakir Müslümanlara nasıl sadaka vermiş oluyor? Birinin nafile kılması, fakirlere sadaka olarak mı yansıyor? Üçüncüsü: Bir de bu 12 rekâtı kılan bir kişi inanç bakımından Yahudilikten uzaklaşmış oluyormuş. Peki, bu 12 rekâtı kılmayan inanç bakımından Yahudilere daha çok mu yaklaşmış olacak? Dördüncüsü: Bu on iki rekâtı kılanı Allah’ın affetmesi lütfunun gereği imiş. Haşa Allah’ın affetmesi mecburmuş. Iraki de bu sözün hadis olmadığını söylüyor ya Peygamber böyle söz söyler mi diye büyük imam Gazali niye düşünmemiş anlayamadım. Recep ayı namazı: Senedlenmiş olarak Allah’ın Resulünden şöyle rivayet edilmiştir:

  216- “Recep ayının birinci perşembesinde oruç tuttuktan sonra, aynı gün akşam ile yatsı arasında iki rekâtta bir selam vermek suretiyle on iki rekât namaz kılan bir kimse, kıldığı her rekâtta bir defa. Fatiha suresini, üç defa Kadir ve on iki defa da ihlas suresini okuyup namazdan sonra yetmiş defa salavatı şerife getirirse, daha sonra Salatı Ümmiyye’yi “Ya Rabbi! Ümmi Peygamberin Hz. Muhammed’e ve onun aline rahmet deryalarını coştur. Bu duayı okuduktan sonra secdeye kapanır, secde halinde yetmiş defa “Sübbuhun Kuddusün Rabbülmelaketü ver ruh” deyip başını kaldırıp 70 defa da, “Rabbiğfir verham ve tecavez amma talem. Ey Rabbim! Affeyle, rahmet eyle ve bildiklerinden vazgeç. Çünkü en keremli ve en galip sensin” derse, En sonunda ikinci secde yapıp, birinci secdede okuduklarını orada da okuyup secdesinde bildiklerini Allah’tan isterse, muhakkak istedikleri orada verilecektir. Çünkü Allah’ın Resulü, “Bu namazı kılan bir kimsenin günahları denizi köpükleri, kumların taneleri, dağların ağırlığı ve ağaçların yaprakları kadar da olsa, Allah affeder. Ve bu namazı kılan kimsenin, kıyamet gününde ateşe müstahak olan yakınlarından yedi yüz kişiye şefaati makbul olur” demiştir." Iraki, bu söze “Rezin” kitabında uydurmadır dendiği gibi bütün Mevzuat kitaplarında uydurma olarak yazılmıştır. Zaten yukarıda ki sözün hadis olduğuna aklı başında hiç kimse inanmaz.

  217- “Allah, çok minnet edenin sadakasını kabul etmez.” Minnet, verdiği sadakadan ötürü fakirden yardım beklemektir” denmiştir. Gazali kitabında minneti anlatmak için bu sözü hadis olarak geçmiştir. Fakat ibadetin hangi maksatla yapıldığını bilen ve onu kabul edecek olan da yine Allah’tır. Peygamberimizin gaybı bilmediğini Kur’anı Kerim açıklamaktadır. Bu sözün de İmam Iraki aslı yoktur diye açıklama yapmıştır.

   218- “Allah’ın Resulü, fakirin birine bir sadaka gönderdi. Götüren elçiye: “Sadakayı fakir alırken ne diyorsa, onu ezberle” diye emir verdi. Fakir sadakayı aldığında şöyle dedi. “Kendisini anan kullarını unutmayan ve kendisine şükreden kullarını zayi etmeyen Allah’a mahsustur Hamd. Ey Allah’ım! Sen bu fakir kulunu unutmadın, o kuluna da seni unutmamasını müyesser kıl. Elçi bu sözleri peygamberimize bildirdiği zaman Resulüllah: Onun böyle söyleyeceğini biliyordum” dedi.” Böyle bir şeyi Peygamber niye yapar? Görmediği biri de olsa, fakirin manevi hallerini bildiğini çevresindekiler göstermek için. Bir Peygamberin böyle bir reklama ihtiyacımı olur? Iraki nin mevzu-uydurma dediği hadisleri, İmamı Gazalinin ihyasını tercüme eden uydurma olarak değil de, “Hadis olarak rastlanmamıştır” diye yazar.

  219- “Ey meleklerim! Kuluma bakınız! Şehvetini, lezzetini, yemesini ve içmesini, benim için bırakmıştır.” Orucun sevabını ve ahirette karşılık olarak verilecek mükâfatının çokluğunu anlatan hadis çoktur. Fakat ayetlerde emredilen ibadetler, Allah katında sorumluluk bilincine ulaşıp, yani takva ehli olup ameli salih yapmak için yapılır. Kişi yaptığı ibadetlerle güzel ahlaka ulaşıp ameli salih yaparak mükâfatlara hak kazanır. Ameli salih ise insanlara iyilik etmek, kimseyi incitmemek, acı doyurmak, fakiri giydirmek, yolda kalmışa yardımcı olmak insanların faydalanacağı, çeşme, köprü, yol ve buralarda insanları taşıyacak taşıtlar yaparak toplumun refahına katkıda bulunmak işte bunlar ve daha fazlalarıdır, salih amel. Bu anlattıklarımı teyit eden ayetler, Maun suresindedir: Dini yalanlayanı görüyorsun değil mi? İşte o yetimi itip kakar. Miskini doyurmaya teşvik etmez. (Çalışmaya gücü yetmeyenin, kendi malında bulunan payını vermez.) İşte bu yüzden olmaz olsun (Böyle) ibadet edenler. Bu gibiler ibadetin amacından gafildirler. Bunlar öyle kimseler ki ibadeti gösterişe dönüştürürler. Ve en küçük yardımı bile esirgerler. (Maun 1-7) 220- “Cennet kapısını çalmaya devam et! Hz. Ayşe sordu: Ne ile? Açlıkla!” İnsanın karnını aç bırakarak nefsini terbiye edeceği fikri Hind’den İslam’a girmiştir. Aç kalarak kendilerinde olağan üstü hallerin zuhur edeceğine inanan Hint fakirlerinden alınan bu terbiye usulü Sofular eliyle İslam dinine sokulmuştur. Açlığı tavsiye eden sözlerin çoğunu tasavvuf ehli uydurarak hadis literatürüne katmıştır. Bu hadis diye Gazalinin ihyasına giren sözde uydurmadır.