250- “Muhakkak ki iyi kimselerin (Ebrarın) benimle kavuşmaya olan iştiyakı uzadıkça uzadı. Hâlbuki ben onlara kavuşmaya iştiyak yönünden daha şiddetliyim.”

Iraki ’ye göre aslına rastlanmamıştır. Ancak Firdevs sahibi nakletmiştir.

   Cümlelerde ki manalar hadis olmadığını gösteriyor. Ne kul Allah’a, ne de Allah kula iştiyak duymaz. İştiyak: Birisini görmek isteyip te göremeyen kişi, göremediğine özlem ve arzu duyar. Bunlar Allah’a sıfat olamaz. Allah’ görmek istediğini görür, ulaşmak istediğine ulaşır. Özlem duymak, arzu duymak, görmek isteyip te görememek noksanlıktır. Bunlar Allah için söylenemez. Kulun da dünyevi bir aşk yaşayanın sevdiğine kavuşmak istemesi, onun hasretine dayanamaması, onu özlemesi gibi Allah’a karşı bir istek duyamaz. Allah böyle sevilmez. Allah’ın vereceği ahiret nimetlerine, Allah’ın rızasına kavuşmak için arzu ve ümit duyulur. Kimse bu nimetlere kesini olarak kavuşacağını bilemeyeceği içinde öyle kesin bir iştiyak duyması da yine doğru bir duygu değildir.

  251- “Benim arzım, benim semam beni istiap edemedi. Fakat beni sakin ve yumuşak kulumun kalbi istiap etti.

Iraki ‘ye göre aslı yoktur. Benzerini Taberani rivayet etmiştir.

İstiap: bir şeyi içine alma, içine sığdırma, kaplama anlamlarına gelir. Bir kişinin kalbinin göklerden ve yerden büyük ve geniş olduğunu neye göre söyleyeceğiz? Kur’an da kaç yerde kalp geçer diye sordum, tam 3350 sayısı geldi. Kalbin yumuşaklığından, sertliğinden, hastalığından, lanete uğramasından, ayet inmesinden ve daha pek çok halinden bahsedilir Ama ben şimdiye kadar genişliğinden ve göklerde yerden geniş olduğundan bahsedildiğini görmedim. Allah’a genişlik, darlık, uzunluk, kısalık, bir yere sığması ifade edilemez bunlar Allah’a göre noksan sıfatlardır. Kur’an’ı Kerimde Cennetin göklerden ve yerden geniş olduğu bildirilir. Peygamberimiz Kur’an da olmayan bir şekilde Allah’ü Teâlâ’yı anlatmaz. Dolayısıyla bu hadisler uydurmadır.

  252- “Eziyetini nefsinden uzaklaştır. Allah’a karşı olan günahta nefsinin hevasıyla anlaşma! Aksi takdirde nefis kıyamet gününde senin hakkında davacı olur. Bu takdirde senin bir kısmın diğer bir kısmına lanet okuyacaktır. Meğerki Allah seni affedip günahını örte.”

Iraki bu ibare ile hadis görmediğini kaydediyor.

Kendi içinde birbirine zıt cümlelerden oluşan bu söz yığınının Peygamberimizin sözü olması mümkün değildir.

  254- “Muhakkak ki mümin bir kimsenin himmeti, namaz kılmak, oruç tutmak ve ibadet yapmaktır. Münafık bir kimsenin himmeti ise hayvan gibi yemek ve içmektedir. “

  Iraki, aslına rastlanmadığını söylüyor.

Himmet ne demektir: Himmet, biriyle alakadar olmak, ilgilenmek, ona manevi yardımda bulunmak demektir. Dinen yanlış kullanılan kelimelerden biridir. Bir kula manevi yardımı Allah’tan başkası yapamaz. Yüce Allah, Kur’an da “sabırla Allah’tan yardım isteyin” buyurulur. (Bakara 45-153) Yukarıdaki cümlede kullanılması ise yanlış kullanılmıştır. Mümin bir kimsenin manevi yardımı namaz kılmak, oruç tutmak ve ibadet etmektir. Münafık bir kimsenin manevi yardımı ise hayvan gibi yemek ve içmektir” demektir. Görüldüğü gibi Himmet kelimesinin yerine manevi yardımı koyunca böyle bir mana çıkmış oldu.