12-“DİNİN ASLI VERA'DIR.”

Vera: Tasavvuf dilinde Haram ve şüpheli şeylerden çekinmek-kaçınmak demektir. Halbuki İslam dininde buna takva denir. Takva Allah’a karşı sorumluluk bilinci içersin de haramlardan ve kötü olan şeylerden kaçınmaktır. Vera kelimesi Kur’an da geçmez, tasavvufun ürettiği bir kelimedir. Dinin aslı Allah’a karşı ibadet ve taatla güzel ahlak sahibi olup Allah’ın rızasını kazanmaktır.

13-“ASHABIM YILDIZLAR GİBİDİR. HANGİSİNE UYARSANIZ DOĞRU YOLU BULURSUNUZ.”

Sahabe birbirinin aynısı değildir, hidayet rehberi de Kur’an’dır. Bu söz de “Mevzuat” kitaplarında uydurma söz olarak geçmektedir.

(Serrac’ın El Lüma adlı eserinden muhittin Uysal)

14-“KALPLER KENDİLERİNE İYİLİK YAPANLARI SEVECEK, KÖTÜLÜK YAPANLARI SEVMEYECEK ÖZELLİKLE YARATILMIŞTIR.

Bu söz de hadis olmayıp, belki halk arasında söylenen darbi mesel olabilir.

15-“BİR İSTEKTE BULUNAN KİŞİ DOĞRU SÖZLÜ İSE, ONU GERİ ÇEVİREN İFLAH OLMAZ.

Bu uydurulan söz de mana olarak doğru olabilir. Duha suresinin 10. Ayetinde geçen “Ve Emmessaile Fela tenher.” “Yardım isteyeni asla azarlama!” ayeti, yukarıda ki sözü destekliyor. Hadis diye rivayet edilen bu söz hakkında “Mevzuat” kitaplarında şöyle denilmiştir. İsnatları güçlü değil, aslı yok, Bu konuda sahih bir hadis yoktur denmiştir. Hadis âlimlerinden, Ukayli, Iraki, Sahavi, Semhudi, İbn Deyba, Fetteni, Beyruti ve bir çok âlim Bu söz hadis değildir demişlerdir.(Serrac’ın El Lüma adlı eserinden Muhittin Uysal)

Şimdi dördüncü asır tasavvuf âlimlerinden Gülabadi (Kelebazi) (380/990) nin meşhur eseri et “TARRUF” kitabında ki mevzu hadislere bakalım.

16 “BATIN İLMİ, SIRLARIMDAN BİR SIRDIR. ONU KULUMUN KALBİNE KOYARIM. YARATTIKLARIMDAN HİÇ BİR KİMSE ONA MUTTALİ OLAMAZ.”

Gülebadi’nin “Taarruf” isimli kitabında geçen ve hadisi kutsi olarak geçen bu sözün de uydurma olduğu tespit edilmiştir. Manası Allah’tan, sözleri Peygamberden diye formüle edilen Hadisi Kudsiler dördüncü asrın ortalarına doğru ortaya çıkmıştır. Diğer sözler, hadis diye uydurulursa sadece Peygambere iftira edilmiş olur. Ama, hadisi kutsi uydurmak hem peygambere ve hem de Allah iftira edilmiş olur.

17-“BİLDİĞİ İLE AMEL EDEN KİMSEYİ, ALLAH BİLMEDİĞİNE VARİS KILAR.”

Bu söz, Serrac’ın el “LÜMA” adlı eserinde de uydurma olarak geçmişti. Zaten tasavvuf kitaplarının birinde yer alan uydurma sözü, diğerlerinde de görmek mümkündür.

(Gülebadi, “TARRUF” tasavvuf kültüründe hadis M. Uysal)

18-“HZ. PEYGAMBER KAN ALDIRDIĞI VAKİT, GALEBE HALİNDE KANINDAN YALAYAN EBU TAYBE’Yİ HOŞ GÖREREK ONA, “CEHENNEMLE ARANA DUVAR ÖRDÜN” BUYURMUŞTUR.

Bu söz hakkında hadis âlimleri, “Rivayet ilimleri ve muhtevaları açısından, ihtilaflı ve ileri derce de zayıf olduğu bildirilmiştir.”

Mana açısından düşünürsek hadis olma ihtimali hiç olmaz.

Çünkü Kur’an’ı kerim de açık olarak kan haram olduğu bildirilmiştir. Peygamberin kanı istisna olsaydı ve cehennemden kurtulmaya vesile olsaydı hacamat yaptırınca herkes Peygamberini kanını içerdi.

Peygamber öldüğüne göre ve onun kanı cehennemde kurtulmaya delil de olsa kimse bulamayacağına göre bu günün insanına bu sözü hadis kabul etmenin ne faydası olabilir?

Günümüz tasavvufçuları genellikle şeyhlerini “Varisi Nebi” yani peygamberin varisi sayarlar.Bu sözü hadis olarak kabul ettirdiklerine şeyhlerinin pis kanını Peygamberin varisinin kanı diyerek şifa niyetiyle içirebilirler. Bu kadar da olmaz demeyin. Şifa niyetiyle deve sidiği içirenler şifalı kanı niye içmesinler.

(Gülebadi, “TARRUF” tasavvuf kültüründe hadis M. Uysal)