159- “Allah vardı onunla beraber hiçbir şey yoktu. Şimdi de öyledir.” Evet, o mutlak ve kesin gerçek, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın açıklamasına göre şudur: “ALLÂH vardı ve Onunla birlikte hiçbir şey yoktu!..” Yani âlem, insan, varlık, melek, cin, ins vs. yoktu... Sadece Allâh vardı!.. Açıklamadan çıkan birinci mânâ bu cümle doğrudur. (Bk. Buhari Bed-ul Halk, 1) Ama aynı cümleden anlaşılan başka mânâlar da var elbette... Hz. Âli’ye geliyor ve diyorlar ki; Rasûlullâh şöyle buyurdu... “Allâh var idi, Onunla beraber bir şey yok idi.” Hz. Âli, bir an duruyor ve “El AN öyledir!..” diyor. El AN ne demektir? Hz. Ali’den gelen böyle bir rivayete rastlayamadık. İbn Hacer bu konuyla ilgili şu tespitte bulunmuştur: “Bazı kitaplarda bu hadis rivayetinde şu ifadelere yer verilmiştir. ‘Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu!.. O şimdi de o eski durumundadır.’ Ancak İbn Teymiye’nin de bildirdiği gibi, ‘O şimdi de o eski durumundadır.’ manasındaki son cümle, hiçbir hadis kaynağında yoktur.” (Fethu’l-Bari, 6/289) İbn Teymiye, rivayetlerde yeri olmayan bir ziyadelik olarak belirttiği “O şimdi de o eski durumundadır.” Manasındaki ifadeye yanlış mana veren bazı ehl-i tasavvufun bulunduğunu, onlara göre, bunun anlamı: Ezelde Allah’tan başka hiçbir şey olmadığı gibi, şimdi de öyledir / yani Allah’ın varlığı şimdi mevcut olan yaratıkların varlığının kendisi olduğunu, bu teville vahdetu’l-vücuda meşruiyet kazandırmaya çalışan bunların bu düşüncelerinin batıl olduğunu bildirmiştir. (bk. İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetava,18/221-222) Evet, bizimde varmak istediğimiz sonuç bu dur. Tasavvuf ehlinin kahir ekseriyeti Vahdet-i Vücut denen şirk nazariyesine inanırlar. Onlara göre varlık birdir, yani kâinatta ne varsa birdir ve O da Allah’ın kendisidir. Dağ, taş, deniz gökler, Yer, Yıldızlar, ay, güneş, gezegenler, Galaksiler velhasıl kâinatta ne varsa, bizatihi Allah’tır. Tabi bu anlatıma göre canlı, cansız, nebatat, hayvanat, insanlar ve Cinler de Allah olmuş oluyorlar. Ama insanların içinde özel kişiler var ki onlar Allah’ın görünmesi için ayna vazifesi görüyorlar. Bunlar, şeyhler, dervişler, Gavslar, Kutuplardır. Allah, bunlara tecelli eder, yani onlar da görünür. Neti ce de Bu şeyh efendiler böylece Allah olurlar ve Allah’ın yetkisi ile yetkilenirler. Öyle ki, artık Allah yerine geçen dervişler ol deyince her şey olur, yaratma yetkisi de bunlara geçer. Bu nedenle tasavvufun büyüklerinden, Vahdet-i Vücudun mucidi Muhyiddin’i İbn Arabi Füsusul Hikem adlı kitabında der ki: “Bazan O Rab olur, ben kul olurum. Bazan da ben Rab olurum O kul olur. Bazan ben Ona ibadet ederim, bazan da O bana ibadet eder” der. Yukarıda ki hadisin sonuna “O ELAN YİNE ÖYLEDİR” cümlesini bunun için uydurmuşlardır. Tasavvuf ehli bir hadis uydurduysa, muhakkak bir çıkarları vardır. 158- “Mide dert evidir. Perhiz şifanın başıdır. Her hastalığın başı soğuktur.” Bu üç cümle de yapılan deneylerle, Hekimlerin teşhisiyle veya tecrübeyle doğru olarak kabul edilebilir. Fakat har sözün doğru olduğunu ispat etmek için onu Peygamber Efendimizin söylemiş olması gerekmez. Bu sözün de hadis olduğunu gösteren bir delil yoktur. 157- “Ben kalbi kırıklarla beraberim.” Böyle bir rivayete rastlanmamıştır. Benzeri bir ifade tarzı şöyledir: “Ben, benim için kırılmış kalplerin yanındayım, bir de benim için yıkılmış kabirlerin yanındayım.” Ancak bunun da sahih bir kaynağının olmadığı bildirilmiştir. (bk. Keşfül-Hafa, 1/230) Sahavi de zayıf veya mevzu rivayetleri derlediği kitabında bunun ilk cümlesine yer vermiştir. (bk. Sahavi, el-Mekasıdu’l-Hasene, 1/169) Burada kalbi kırıklardan maksat fakir dervişlerdir. Bunları yücelten birçok kıssayı, hikâyeyi tasavvuf kitaplarında ve bilhassa Celaleddin Rumi’nin Mesnevisinde bulabilirsiniz. Kendilerini yüceltmek için uydurdukları bu sözü kutsi hadis yapmak için çok gayret etmişler ama hadis tenkitçileri bu sözün hadis olmadığını açıklamışlardır. ( Alıntı: AKIL İLE İLGİLİ HADİSLERİN TESPİT VE TENKİDİ SAMİ KİLİNÇLİ S. 53-54)