Turan Karakaş’ın ibretlerle dolu hayat hikâyesini anlatmaya devam ediyoruz.

Karakaş, 1950 yılında Sivas Valisi olan Necati İlter’in yardımıyla kendisini dilendirenlerin elinden kurtulup iline gelir. Darendeli çerçiler ailesine 910 bin lira para bırakır ve ailesi bu parayla tarla ve koyun, kuzu alır. Birkaç ay köyünde kalır, fakat can sıkıntısı, kendi ayaklarının üzerinde durma isteği belirir, bir kamyon kasasında köyünden Sivas’a gelir. Karnı aç bir şekilde akşama kadar dolanırken bunu fark eden birisi, sesinin güzel olup olmadığını sorar, "güzel" cevabını alınca, onu oturtup şarkılar söyletir, başına yığılan kalabalık Turan KARAKAŞ’ın önüne paralar bırakır ve çörekçiden aldığı çörekle karnını doyurur. Aynı gün Yeni Cami’nin önünde gezinirken, destan yazmaya birlikte adım atacağı ustası olan, Niğde Kemerhisarlı kendisinden yaşça büyük Cemil Turgut’la karşılaşır.

Yaptığım araştırmalarda Cemil Turgut ismine, Niğde üniversitesinde hazırlanmış makalede rastladım. Timur Vural Hoca’nın Niğde ili destan geleneğine müzikolojik bakış makalesinde Cemil Turgut ismi sıkça zikredilmektedir.

Destanlar, toplumun ortak acı ve iz bırakan olayları üzerine şekillendirilmiştir. Dinleyenlerin ilgisini artırmak için, kalıp ezgiler veya uzun hava şeklinde icra edilmişlerdir.

Karakaş, Yeni Cami etrafında elinde bir deste basılmış kâğıtla Cemil Turgut’un Kore Savaşı’yla ilgili şiirler söylediğini duyunca, sesinin güzelliğine güvenerek, bir şiir de kendisi söylemek ister. Cemil Turgut’un okuduğu destanı bir duyuşta hıfz etmiştir. Bunun üzerine Turgut "kör gözünle nasıl okuyacaksın diye Duran Amca’nın ensesine bir tokat atar. Cemil Turgut’un sesinin iyi olmadığını Turan Karakaş ifade eder.

Destanları on kuruşa satmaktadırlar. Bir vatandaş destan alır ve Karakaş’a, "Hadi oku bakalım!" diye söyler. Duran Amca o güzel sesiyle icra edince, etrafları kalabalık olmaya başlar. Bunun üzerine Cemil Turgut beraber çalışmayı teklif eder. Cemil Turgut’un hiçbir engeli yoktur. Ama iki insanın yolu kesişmiştir.

Çocukluğumda annemin benim görme engelli oluşum üzerine, yatılı okullara gitmem nedeniyle, kâğıda bir şeyler yazardı, destan yazdığını ifade ederdi. Yazdıkları birinin eline geçince herkese benim yazdığımı söylemişti. Yörüklerde şiir söyleme, ölülerin arkasından bizim Konya yöresinde ifade edilen, yakım yakma, (ağıt) geleneği görülmektedir. Turan Karakaş’ın da Sivas Elbeyli yörüklerinden olması yörüklere ait sanatsal özelliğin bir yansıması olduğu akla gelmektedir.

Karakaş, Cemil Turgut’la ilden ile dolaşır, bu iş için Duran Amca hiç para almaz ve karın tokluğuna çalışır. Yolları, Konya’nın Ereğli ilçesine düşünce Duran Amca ailesine para göndermek için para ister ve aralarında tartışma çıkar. Turgut, Karakaş Amca’ya tokat atar. Bunu gören Ereğlili vatandaşlar, Cemil Turgut’u azarlayıp Duran Amca’yı elinden kurtarırlar. Bu saatten sonra Karakaş ve Turgut’un yolları ayrılır.

Duran Karakaş, Konya’ya giderek, aklına aldığı bir destanı matbaada yüze yakın kâğıda bastırarak sokak sokak tek başına dolaşmaya başlar.

Bir anısını şöyle ifade eder. "Türkiye’nin bütün illerini dolaştım. Bir gün Amasya’da destan satarken bir bayan geldi. "Âşık bir destan da benim içinde söyle" deyince, kadının sesi beni etkiledi. Görmeyenler birçok insan hakkında sesine göre karar verir, Karakaş Amca sese âşık olmuştur. Bayan için bir destan söylemeye başlar. Ancak destanın aslı Mesut Karakaş Hocam’da olduğu için burada yazmayacağım.

Destanı aşkına dairdir. Ancak destan söylediği kişi, dönemin Amasya valisinin kızıdır. Yanında olan polisler, Duran Amca’yı, "Sen ne yapıyorsun bu destan söylediğin kişi valinin kızı terbiyeli ol!" diyerek azarlarlar ve Duran Amca Amasya garnizon komutanına şikâyet edilerek, komutanın emriyle, bir kamyon kasasında Amasya sınırları dışına çıkarılır.

Sivas ilinde Âşık Veysel’le yolu kesişir, ondan saz öğrenmek ister, ancak Veysel, "İkimiz de görme engelliyiz, bizi kim dolandıracak, kim ilgilenecek, ben küçük Veysel’i yetiştiriyorum." olmaz, cevabı verir.

Destanlar yazıp Türkiye’yi gezdin,

Gözlerinle değil gönlünle sezdin,

Belki de bu yalan dünyadan bezdin,

Sözle gönül kazandın Turan Emmim.