Bizler biliyoruz ki;

Vahiyden yoksun bir hayat yaşayan kimselerin kalpleri geçici hoşnutluklar peşinde koşar. Şeytan ise bu kimselere;
1- Sürekli boş/sahte/düzmece umutlar vaad eder,
2- Hayallerini süsler ve bezer,
3- Tasavvurlarını yamultur,

4- Akıl tutulması ve bilinç alaborası yaşatır,

5- Fit vererek sonu gelmez arzuların/ümitlerin peşine onları takar!...

Biliyor musunuz?

İnsan Kur'an okudukça hakikat deryasında yüzmenin hoşnutluğunu yaşıyor. Orada asla ümitsizliğe düşme söz konusu olmuyor. Umutlarınızı daima dipdiri ve taptaze tutuyorsunuz.

Yüreğimizi ferahlatan bir ayetMuhammed Suresi. 11. Ayeti sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Kafirlerin yani inkar edenlerin yani hakikati görmezden gelenlerin sahibi / dostu / yardımcısı / velisi / koruyucusu / mevlası / sahiplenicisi bulunmamaktadır!”

İnsan bu ayeti okurda derin bir “Oh!” çekmez mi?

Hak gelince batıl yok olmaya mahkumdur.

Gün doğmuşsa hala şansımız var demektir. Müslüman olmanın güzelliği de buradadır. Müslüman çift dünyalı bir insandır. Burada yaptığı her bir zerre iyiliğinde her bir zerre kötülüğünde indi ilahi de karşılığı olacağı bilir.

Bizler niye birer asrın Ebubekir'i, asrın Hamza'sı, asrın Ömer'i, asrın Mus'ab'ı, asrın Zeyneb'i, asrın Bilal'i, asrın Ali'si olarak anılmayalım ki?

Bizlerin yerinde ve zamanında insani ve İslami duruş sergilemesiyle şeytan ve orduları elbette rahatsız olmaya devam edeceklerdir. Yeter ki bizler bize yardımını vad eden Allah(cc)'a olan inancımızı diri tutalım.

Şu ayet bile bu zalimlerin yapıp ettikleri karşısında yüreğimizi ferahlatmaya yetmez mi?

"Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (bilinçli günahkar)ların sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Allah onları kökten yok etti. Hakikati inkar edenlerin tümünü buna benzer (bir akibet) beklemektedir!" Muhammed Sur, 47/9

Bize düşen Allah(cc)'lı, anlamlı, ahlaklı ve amaçlı bir hayat sürmektir.

Biliyor musunuz?

Anlam ve amacına bağlı bir hayat ne güzel bir hayattır!