Güvenilir bir şahsiyet olmanın yolu, öncelikle güvenilir kaynaklardan beslenerek hayatı inşa etmekle gerçekleşir. Bilindiği gibi, Müslümanların iki ana kaynağı var. Bunlardan birisi Allah’ın kitabı, diğeri de, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Sünneti… Bu iki kaynak, bütün bilgililerin ana kaynağı olmakla birlikte, insanoğlunun hayatına müdahale eden, insanoğlunun yaşamını düzene sokan, Müslümanların hayat rehberi ve önderidir. Birisi Allah’ın emri, diğeri de pratikte ki yansımasıdır.
Nerede olursak olalım, bu iki ana kaynak bize yol gösterici olmalıdır. Hayatımıza renk veren, bu iki kaynak olmalıdır. Şahsiyetimiz bu iki kaynakla boyanmalıdır. Bu iki kaynak, insanları bedevilikten, köylülükten, medeniliğe, şehirleşmeye taşımıştır.
Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."(Şuara, 25/125)
İşte ayet açık ve net: Güvenilir Peygamberin, güvenilir ümmeti ve davetçisi olmalıyız. Ama bunu şuan için söylemek oldukça zor. Çünkü Müslümanlar, bir güven kaybının içersindeler.
Güven Kaybı ve Güven Bunalımı
Bugün Müslümanlar olarak, bir güven kaybı ile karşı karşıyayız. Kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum olduk. Sanal sokaklar, hokkabazlar ile dolu… Sahte adresler, sahte isimler ile “tebliğ” adı altında herkesi cehenneme gönderen güruhlar… Sahte isimler ile insanların zaaflarını ölçen, kendini bilmez şahıslar… Ve toplumda, “hoca” olarak bilinen insanların, dini az bir menfaat karşılığında satmaları…
TV ekranlarında, hiçbir ahlaki kural tanınmadan, hurafeler insanlara para ile satılmakta, Özellikle “yaşlılar için”, yapılan şifalı / ayetli çörek otu programları… Yine TV ekranlarında, para ile satılan muskalar… Kâbe kokulu Kur’an’lar…
Şu zamanda her halde, en çok para kazanmanın yolu, din tüccarlığıdır. Din tücarrlığı yapanlarda en az İslam düşmanları kadar İslam’a ve Müslümanlara zarar vermektedirler.
Rabbimiz Kur’an’da uyarıyor: 
“Ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın!” ( Bakara, 2/41)
İşte Allah, kullarını bu şekilde ikaz etmektedir. 
Bu tür çirkin olaylar, insanlar üzerinde silinmesi güç derin yaralar bırakmaktadır. Ve acı ama bir gerçek ki, bunlar hepsi “İslam” adı altında yapılmaktadır.
İslam’ın pırıl pırıl bir hayat kaynağı olmaktan çıkarılıp, slogan /şifa/ muska / dinine indirgenmesi, kabul edilir bir durum değildir. 
Aziz İslam’ın ismini kendilerini bilmeyen şahsiyetler tarafından, kirletilmesi… Aziz İslam’ın çirkin bir propaganda dili olarak kullanılması… İslam’ın sadece sevap, sadece, kılık kıyafet olarak gösterilmesi, kabul edilir bir durum değildir. 
Sanal sokakta, “cihad” adı altında, medenilikten uzak propaganda yapanlar, insanların imanlarını sorgulamakta, insanlara cehennemlik yaftası vurmaktadırlar. Oysa Hz. Peygamber bir rahmet peygamberiydi. Aynı zamanda O’nun en büyük vasfı, ister mü’min olsun, ister gayr-i Müslim olsun, karşısında ki şahıslara, güven vermesidir.
Efendimiz (s.a.s.), şöyle buyurmaktadır:
"Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende oldukları kimsedir." (hadis)
Sonuç
Dünyevileşmenin hızla yayıldığı, teknolojinin zihinlerimizi kuşattığı bir dönemde, insanlara güven vermek en büyük tebliğ, insanların size güvenmesi en büyük zaferdir. Eğer insanların güvenini gerçekten kazanırsak, onların gönül dünyalarına ulaşırsak, Hz. Peygamberin gerçekleştirmiş olduğu “kılıçsız” devrimi gerçekleştirebiliriz.
O halde daha çok vakit kaybetmeden, güven şuurunu kuşanmalıyız. 
Gelecek yazıda buluşmak ümidiyle, ilahi bağışlar içinde olunuz!..
Kısaca;
Sevgi medeniyeti olușturmak sevgi, güven ve eminlik iklimi yaymakla mümkündür!..