Bir evvelki yazımda hapishane de insan tanımanın daha kolay olduğunu söylemiştim. Bir hafta geçmedi ki bizim Maksut Emminin marifetleri bir-bir ortaya çıkmaya başladı. On iki Eylül ihtilali olunca, bizim Maksut Emmi bakmış ki askerler, sağdan, soldan önüne geleni tutukluyorlar; o da kafayı çalıştırmış, bu işten nasıl para kazanırım diye düşünmüş ve çareyi bulmuş. O zamanki Şavşat Jandarma komutanının yanına gitmiş, o tatlı şivesi ile “Komutanum senünle biraz para kazanmak istiyorum” demiş. Başçavuş, “peki nasıl olacak bu iş” diye sormuş. Maksut Emmi, “Çok kolay Komitanum: Ben birilerini solcudur, sağcıdur, teröristtür diye sana ihbar edeceğüm; Sen onları tutuklayacaksun, sonra ben gidüp onların ailelerine “sizin çocuğunuzu ben kurtarurum” diyeceğüm; Onlardan bir miktar dünyaluk alacağum; Alduklarumu getüreceğüm, senünle gardaş payu yapacağız. Böylece sende tutukladuklarunu geri bırakacaksun” diyor.

Bu düzen Başçavuş ‘un da aklına yatıyor ki, düşüncelerini uygulamaya başlıyorlar. Maksut Emminin ihbarları ile tutuklamalar başlıyor; Sonra Maksut Emmi Tutuklunun evine gidiyor, “durumun çok kötü olduğunu, çocuklarını kurtarmazlarsa çok ceza alabileceğini, çaresinin biraz para ile kurtarılabileceğini” anlatıyor ve o günün parası ile her tutuklattığında elli bin lira alıyor; getirip yarısını Başçavuş-a veriyor. Böylece Tam on yedi kişiden tutuklayıp, para alıp yeniden bırakıyorlar ve on sekizinci tezgâhta yakayı ele veriyorlar. Beraber şirket olduğu Başçavuş ta askeri tutukluların koğuşunda yatıyor. Bunların her suçuna karşılık on sene olmak üzere, her ikisine ayrı-ayrı yüz seksen sene ceza isteniyor. Birkaç gün önce bizim memurları kurtarmak için para karşılığı dilekçe yazmaya çalışan Maksut Emmi, artık dilekçelerini bana yazdırıyor. Yazdığım dilekçeyi inceleyip okuduktan sonra “Bekir Hocam bu dilekçeyi okuyan hâkimler, sekiz çift camız koşsalar benü burada tutamazlar” diye seviniyor. Ama mahkeme dönüşünde bakıyorum ki başı aşağıda geliyor. Ne oldu Maksut Emmi, “Camızlar çekemedi mi?” diyorum, bir daha ki sefere diye cevap veriyor. Maksut Emminin dediği gibi oluyor, kendi ifadelerine göre tam tasarlanarak yapılan ve kabullenilen bir suç olmasına rağmen kısa sürede tahliye oluyorlar. Sonradan duyuyoruz ki yüz seksen senelik hapis cezasından rüşvetle kurtuluyorlar.

 Maksut Emminin yaptıkları sadece on sekiz kişiyi tutuklatıp, rüşvetle bıraktırmak olmamış. Şavşat’ta mahalle camisinin İmamına kızan Maksut Emmi, gece camiye girip İmamın namaz kıldırdığı Mihrap’ın altına silah saklayıp, sonra da ihbarda bulunuyor. Neticede cami İmamı bu ihbar neticesinde silah kaçakçılığından ağır ceza alarak senelerce cezaevinde yatıyor. Maksut Emmi Cezaevinden sonraki zamanda da rahat durmamış, Sivas-a gelerek o, zamanki Meçepe il başkanını bulmuş, cezaevinde bizimle yattığından bahsetmiş. Kendisinin Milliyetçi olduğu için solcular tarafından sıkıştırıldığından dem vurmuş ve nihayet il Başkanının güvenini kazanarak Sivas’tan bir esnaftan aldığı mal’a, il başkanını kefil yapmış. Sonuç olarak bizim il Başkanının on dört bin markını da almış, götürmüş.

Maksut Emminin son marifeti, seneler sonra hanımı ölen dayım evlenecek birini bulmak için Doğuya sefere çıkmıştı. Dayım Ağrıyı, Kars-ı gezdikten sonra Şavşat’ta ki Maksut Emmiyi bulmuş. Oda dayının yüz elli bin lirasını alarak, “Benim bir dul balduzum var, bir hafta sonra sana gönderirim, yalnız göndereceğim zaman bana bir on bin lira taksi parası göndereceksin, o parayla hanımını sana göndereceğim demiş. Dayım yanıma geldi, biraz benden utanarak, çekinerek, “Yeğen bir hacı baba buldum, çok değerli bir insan bana balduzunu gönderecek. Yalnız taksi parası olarak bir on bin lira istiyor” dedi. Dayı bu adamın adı adresi, telefonu var mı diye sordum. Var, kendisi Şavşatlı, adı mesut Karagöz mü ne” dedi. Ben durumu hemen anladım. Dayı o adam dünyanın en büyük dolandırıcılarından biridir, senden kaç lira aldı diye sordum” ama bana cevap vermedi. Fakat söylediklerime de pek inanmadı. Dayı O adamın adı Maksut Elagözoğullarıdır, benim ceza evi arkadaşım. Bu adam geçen sene buraya gelmiş, bizim il başkanının 14000 markını götürmüş” deyin ce biraz inandı.

Sonra dayımla İl Başkanının yanına gittik, ben telefon ettim. Aradan otuz sene geçtiği için sesimi tanımadı. Yıllar sonra Maksut Emmi ile aramızda şöyle bir konuşma geçti: “Alo.. Maksut Amca! Sen Hacıymışsın, bende Hocayım, dayıma balduzunu gönderecekmişsin? Sende beraber gel, Sivas’a yakın bir köydeyiz. Sana bir kuzu keseyim, izzet, ikram da bulunayım” dedim. Maksut emmi cin gibi, böyle tuzaklara düşer mi, Yahu Hocam ben piri fani bir adamım, oralara nasıl geleyim, siz bana taksi parasını gönderin ben dayına balduzumu göndereyim” dedi. Bu konuşmayı dinleyen bizim eski il başkanı elimden telefonu alarak, “gelmezsin tabi şerefsiz burada bizi dolandırdın, on dört bin markı aldın, gittin diyerek telefonu kapattı. Böylece bizim dayı da dolandırıldığına inandı ama bize söylediğine göre 100,000 lirası gitmiş oldu.