MEHMET TIRPAN

KADEM Sivas İl Temsilciliği öncülüğünde ‘Kadınların Ruhsal ve Bedensel Zindeliği’ konulu konferans verildi. Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programda Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Doç. Dr. Sinan Soylu, Obezite ve Metabolik Cerrahi operasyonları hakkında, Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar Diyet le ilgili, Psikolog Aslıhan Er ise diyet sürecinde insan psikolojisi hakkında bilgiler verdi.

Programda ilk olarak söz alan KADEM İl Temsilcisi Dudu Koru, katılımcılara teşekkür ederek bu tür etkinliklerin devam edeceğini söyledi.

Koru’nun ardından katılımcılara diyetle ilgili bilgiler veren Diyestisyen Süheyla Subaşı Uçar, diyetin yemek yemek olduğunun asla unutulmaması gerektiğini söyledi.

22 Mayıs Avrupa Obezite Günü sebebi ile bir araya geldiklerini ve diyet hakkında detaylı bir bilgi vereceğini aktaran Uçar, “Dünya Sağlık Örgütü yakın bir zamanda obeziteye yönelik rapor yayımladı. Bu rapora göre maalesef Türkiye birinci konumda. Yani obezite oranı en yüksek ülkelerden biri Türkiye. Araştırmaya göre erkeklerin yüzde 65’i kadınların ise yüzde 67’si obezite sorunu yaşıyor. Sivas’a bakacak olursak da 100 kişiden 66’sı obezite problemi yaşıyor.” dedi.

Karın içerisinde bulunan organların yağlanmasının ardından metabolik hastalık riskinin artığını savunan Uçar, “Kadınların metabolik hastalık riski 100 kişiden 71’inde görülürken erkeklerde bu durum 100 kişiden 52’sinde görülüyor. Yani gerçekten iş ciddi durumda. Bizlerde aslında diyet yaparak geleceğe yatırım yapmak için bir aradayız. Kilo artışları ciddi sorunlara yol açıyor. Aslında insanlar çok yemek yediği için kilo almazlar. İnsanlar yedikleri besini vücutlarında kullanmadıkları için kilo alırlar. Vücudumuzda şeker var. Bu şekerin hücrelerin içine girebilmesi için insülin hormonu ile etkileşime geçmesi lazım. Şeker insülin hormonu ile etkileşime geçmezse bu sefer aç kalır. Hücreler aç kalırsa bu sefer yemek yeme artar. Bu durum kandaki şeker oranını artırır ve vücuttaki besinler kullanılamaz. Bu durum süreklilik arz ettiğinde de kişi şeker hastalığına yakalanır. Vücut aslında o kadar güzel yaratılmıştır ki şeker normal şartlarda kol ve karın bölgesine yağ olarak depolanır. İşte günümüzde insanların kilo almasının da temel sebebi bu. Bu karşın da çözüm üretmediğimiz için sürekli kilo alıyoruz. Bu durumun üç tedavisi var. Birincisi tıbbi tedavi, ikincisi diyet tedavisi sonuncusu ise egzersizdir. Genellikle kilolar şekerin depolanmasından ve organların yağlanmasından kaynaklı. Bu süreçte tabiki yiyerek diyet yapacağız. Diyet bize göre anne karnında başlar ve yaşam son bulduğunda son bulur. Diyet yapan bir çok insan aileleri ile ayrı sofrada oturuyor. Bu yüzden diyet bir zaman sonra bitiyor. Aslında diyet yaşamın bir parçası bunu kesinlikle unutmayalım. Diyet bütçeye uygun olmalı. Günümüzde insanların tükettiği et, baklagil, domates ve diğer ürünler aslında bizim diyetimizin temel parçasıdır. Bu yüzden her diyete uygun bir bütçe her zaman vardır. Diyetin aslında yasaksız olması gerekir. Yani diyeti planlarken siz diyete değil diyeti yaşam şeklinize uygun hale getirin. Aynı zamanda diyet sürdürülebilir olmalı. Diyet yapan insan ayrıca mutlu olmalıdır ve alışkanlıklarını değiştirmelidir. Yemek yerken en güzel şey lezzet almaktır. Yemekleri yavaş yemeliyiz ve güzel çiğnemeliyiz. Gün içerisinde sağlıklı tabak modeli oluşturmaya özen gösterelim. Her besin gurubundan doyacak kadar tüketelim. Lezzet aldığımız en üst lokmada da yemek yemeyi bırakalım. Günlük 3 litre su içerek egzersiz yaptığımızda hiç bir sorun yaşamayız.” ifadelerini kullandı.

MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATLARI ARTIYOR

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Doç. Dr. Sinan Soylu ise, son günlerde insanların mide küçültme ameliyatlarına ağırlık vermeye başladığını söyledi.

20 senedir Sivas’ta bir çok hastanede çalıştığını ve 500’ü aşkın obeziteye yönelik cerrahi işlem gerçekleştirdiği aktaran Soylu, “Obezite Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre vücutta yağ kitlesinin yağsız kitleye göre fazla olması obezite olarak tanımlanıyor. Bu durum ruhsal ve sağlıksal sorunlara neden oluyor. Obezite yakın zamana kadar hastalık olarak kabul edilmiyordu ancak maalesef günümüzde ciddi hastalıklar arasında yer almaya başladı. Obezite kanser, şeker hastalığı ve kalp damar hastalıkları gibi bir çok hastalığında temelini oluşturuyor.” dedi.

Kiloyu almanın kolay olduğunu, kiloyu vermenin veya sabit tutmanın çok zor olduğunu vurgulayan Soylu, “ Kas eklem sistemi başta olmak üzere karaciğerde yağlanma, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, kanser gibi bir çok hastalığa obezite sebep oluyor. Bu konuda gıda alımını azaltacak ameliyatlar yapıyoruz. Diğer bir cerrahi yöntem ise yemek yesek de bağırsaklarda emilim olmasın diye yaptığımız ameliyatlar. Son olarak ise mide küçültme ameliyatları yapıyoruz. Tabiki her gelen insana cerrahi müdahale de yapmıyoruz. Çünkü bu ameliyatlar estetik türü ameliyatlar değil. Bu ameliyatların riskleri var. Hastanın ameliyat olabilmesi için, hipertansiyon, kas ağrıları ve eklem ağrılarının olması gerekiyor. Yine doktor kontrolünde hastanın en az 6 ay diyet yapması ve ilaç tedavisi görmesinden sonra kilo verememesi lazım. Hastanın psikolojik olarak da stabil olması gerekli. Eğer bu şartları hasta taşıyorsa işte o zaman cerrahi operasyon yapıyoruz.” şeklinde konuştu.

TÜP MİDE AMELİYATLARI EN ÇOK TERCİH EDİLİYOR

İnsanların hızlı bir süreçte zayıflamak istediğini ancak bu konuda daha sabırlı olmamız gerektiğini vurgulayan Soylu, “ Gerçekten cerrahi operasyon yapılması gereken durumlarda ameliyatlar yapıyoruz. Günümüzde bu konuda en etkili yöntem tüp mide ameliyatı oldu. Midenin durumuna bakıyoruz eğer uygunsa mideyi kapalı bir yöntemle uyguladığımız cerrahi operasyonla midenin belirli bir kısmını alıyoruz. Yani mideyi küçültüyoruz. Mideyi küçülttüğümüz içinde hasta az yemek yediğinde doyuyor. Hal böyle olunca şuanda dünyada ve ülkemizde en çok mide küçültme ameliyatı yapılıyor. Tabiki cerrahi operasyonlar kadar hastanın ameliyattan sonraki beslenmesi de oldukça önemli.” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.

ANI YAŞAYIN

Psikolog Aslıhan Er ise, Anda kalma durumunun hem sağlıksal olarak hem de psikolojik olarak insanları olumsuz etkilediğini aktardı.

Bu durumun kilo alımını, beraberinde stres ve depresyonu getirdiğini açıklayan Er, “Vücudumuzu dinlememiz ve barışmamız lazım. Bunun içinde andan keyif almalıyız. Bu durumu genel hayatımıza yaymalıyız. Anın enerjisini vücudumuza yaymalıyız. İnanların bir çoğu sıkıntıdan ve stresten dolayı anı yakalayamıyor. Biz şuanda sıkıntı yaşıyoruz ama bu durum hem geçmişimizi hem de geleceğimizi etkiyor. Gelecek kaygısı hayatımızı olumsuz etkiliyor. Geçmişin pişmanlıkları da bizi ele alıyor. Bu sıkıntılar şu anki yaşantımızı etkilediği için anda kalamıyoruz ve anda olamıyoruz. An’da kalmak için An’dan keyif almamız lazım. An’da kalırken de stresimizle ve diğer sıkıntılarımızla düzgün bir şekilde baş edebilmeliyiz. Aynı zamanda anımızı iyi değerlendirmeliyiz. Bütün duygu düşünce ve hislerimizle anı iyi yaşayabilmemiz çok önemli. Bu sebeple kendimizdeki bu hissiyatı güçlendirmeliyiz. Bu konuda zihnimizi de eğitebiliriz.” ifadelerine yer verdi.

Programa İl Genel Meclisi Başkanı Üyesi Hakan Akkaş da katıldı.