Gerçek dua O’nadır. Allah’tan başka dua ettikleri ise, hiçbir onların isteklerine karşılık veremezler. (Onların durumu) Su ağzına ulaşsın diye iki avucunu açıp bekleyen kimse gibidir. Bu şekilde o kişi suya asla ulaşamaz. İnkâr edenlerin duası ancak sapıklıkta debelenmektir. (14)

Göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek ve ya isteyerek, sabah akşam değişip duran gölgeleri de Allah’a secde ederler. (15)

De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah. Ve yine de ki: Şimdi siz, Allah’ı bırakıp ta kendilerine menfaati olmayan ve ya gelecek bir zararı önlemekten aciz olanları yar ve yardımcı mı yaptınız? (Yine) De ki: “Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Veya karanlıkla aydınlık, nasıl bir tutulabilir? Yoksa onlar, Allah’a O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı buldular? Bu yaratış, Allah’ın yaratışına mı benzettiler? De ki: “Her şeyi yaratan Allah’tır. O, tek olandır, tüm varlığa boyun eğdirecek, mutlak otorite sahibi olandır. (16)

(O Allah) Gökyüzünden su indirdi, vadiler yeteri kadar su ile doldu taştı, üstteki köpüğü sel yüklendi götürdü. Ziynet veya istifade edilecek başka şey elde etmek için insanların erittikleri madenlerden buna benzer bir köpük meydana gelir. İşte Allah Hak ile batıla böyle misal verir. Köpük yok olup gider ama insanlara faydalı olan kısmı yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller verir. (17)

Rablerinin emirlerine uyanlara en güzel karşılık vardır.  O’nun çağrısına uymayanlar ise, yeryüzünde onların hepsi ve bunların bir katı daha onların olsa, bütün bunları kurtuluş fidyesi olarak verirler. İşte hesabın en zoru bunlar için vardır. Onların gideceği yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yataktır. (18)

Rabbinden sana indirilenin gerçeğin kendisi olduğunu bile, kör gibi olur mu? Fakat bunu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar kavrarlar. (19)

O kişiler, Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler ve anlaşmalarını da asla bozmazlar. (20)

Yine onlar, Allah’ın gözetilmesini emrettiği hukuku gözetirler. Rablerinin (Sevgisini yitirme) kaygısıyla korkudan titrerler ve hesabı kötü vermekten çekinirler. (21)

Rablerinin rızası için sabrederler, namazı ikame ederler ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden gizlice ve açıktan harcarlar. Dahası, kötülüğü iyilikle yok ederler. (22)

Onlar Adn cennetlerine gireceklerdir. İyi olanlardan, atalarından, eşlerinden, çocuklardan erdemli kimseler ve melekler oraya bütün kapılardan girecekler (Ve şöyle seslenirler.) (23)

(Rabbinizin rızasını kazanmak için) sabırla direndiğinizden dolayı selam sizin üzerinize olsun. (Dünya hayatından sonra) bunlar için ahiret yurdu ne güzeldir. (24)

Allah’a verdikleri sözü sağlamlaştırdıktan sonra bozan kimseler, Allah’ın riayet edilmesini istediği ilişkileri kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar ise, işte lanet onlaradır. Kötü yurtta onlar içindir. (25)

Allah, dilediğine rızkını daraltır, dilediğine genişletir. Rızkı genişletilenler, dünya hayatı ile övünürler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında kısa bir zevkten ibarettir. (26)

İnkâr edenler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya." De ki: "Şüphesiz Allah dileyeni saptırır, içtenlikle kendine yöneleni hidayete yöneltir. (27)

İman edenler, Allah’ın vahyi ile kalpleri tatmin olan kimselerdir. Bakınız: (Aklını kullananların) kalbi ancak vahiy ile tatmin olurlar. (28)

İman edip, Allah’ın razı olduğu işler yapan kimseler var ya? Göz aydınlığı da güzel yurt ta onlarındır. (29)

İşte böyle (Ey Nebi!) Biz seni kendilerinden önce nice ümmet gelmiş-geçmiş olan bir ümmete gönderdik ki: Sana vah yettiğimiz onlara tebliğ edesin: Zira onlar, Rahman’ı inkar ediyorlar. De ki: O, Rabbimdir! Hiçbir ilah yoktur, sadece O (Allah) vardır. Sadece ona dayandım ve Ona döndüm. (30)

Eğer bu Kur’an ile dağlar yürütülmüş veya yeryüzü parçalanmış ya hutta onunla ölüler konuşturulmuş olsa bile (Onlar yine de iman etmezlerdi.) İş ve oluş tamamıyla Allah’ın yasasına bağlıdır. İman edenler kâfirlerden ümidini kesip şunu anlamadılar mı? Allah dileseydi insanların hepsini hidayete erdirirdi. İnkâr edenlerin Allah’ın sözü gerçekleşinceye kadar, küfredenler, yaltaklanmalarından dolayı kendileri veya yurtları büyük bir bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır. Şüphesiz Allah sözünden dönmez. (31)