Erzurumlu Dadaşımızın evine uzak diyarlardan hemşerisi ziyaretine gelmiş. Hoşbeş muhabbetten sonra yemekler yenilince sıra çayların içilmesindeymiş. Ortaya kıtlama şekerle kocaman bir demlik konmuş. Gardaşımız çayı çok seviyor. Muhabbet de tatlı hâliyle. Üç, beş, derken, misafirimiz 25. bardak sonrası; “İçmirem teşekkür ederim, ziyade olsun, elinize sağlık” diyerek ikramı geri çevirmiş. Ev sahibi; “Neden içmirsengardaş” diye ısrar edince. Misafirimiz; “fazla çay tokuniyir” diye cevap vermiş. Ev sahibi bunun üzerine; “Gardaş çay bizim, şeker bizim. Tokunuyorsa bana tokunuyor. İstediğin kadar iç.” diye yanıtlamış.

Kasabada yaşayan yaşlı bir ressam vardı. Olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı.Bir gün biri kendisine gelip “Yahu, senin durumun çok iyi, neden kimseye yardım yapmıyorsun? Bak, fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun?” diyerek çıkıştı.Ressam tebessüm etti ama bir şey demedi. Sorusuna cevap alamayan adam kasabada sabah akşam ressamın aleyhinde propaganda yapıyor ve ressamı kötülüyordu. Bir gün ressam hasta oldu. Ressam iyileşemedi, sonunda öldü. Aradan bir kaç gün geçti. Artık ne fırıncı ekmek verdi, ne de kasap et verdi. Fakirlere kimse bir şey vermiyordu.Kasap ve fırıncıya, “Neden fakirlerin hakkını kestiniz?”diye sordular. Dediler ki “ her aybaşı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı o yüzden veremiyoruz.”İnsanların bazıları, seni kötü bilir, kimileri ise sudan daha temiz ve berrak. Ne kötü diyenler sana zarar verir, ne de iyi diyenlerin bir yararı olmaz. Önemli olan senin gerçek ve hakiki durumundur. Onu da Allah bilir. Kimseye karşı önyargılı olma.

Ebu Hureyre (radıyallahuanh)'ten rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle bu­yurdu:Bir gece bir adam, “Bu gece mutlaka bir sadaka vereceğim!” deyip, sadakasıyla evinden dışarı çıktı. Yolda gördüğü ilk insana sadakasını vermeye niyet etmişti. Öyle de yaptı. Fakat gecenin karanlığında parayı eline tutuşturduğu insan, karanlıktan istifadeyle evleri soymaya niyetli bir hırsızdan başkası değildi. Hırsız, başına gelen bu olayı arkadaşlarına anlatmış olmalı ki, sadakaya niyetlenen adam, ertesi sabah uyandığında herkesin:“Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş” diye konuşup durduğunu duydu.
Adam:“Ya Rabbi! Bir hırsıza sadaka verdiğim için Sana hamdediyorum” dedi ve muhtemelen bir hırsıza vermiş olduğu için sadakasının kabul olunmayabileceği düşüncesiyle, ilave etti: “Ancak, mutlaka bir sadaka daha vereceğim.”O gün akşam olup ortalık karardığında, yine sadakasıyla yola çıktı. Gecenin karanlığında bu sefer, gördüğü bir kadınınavucuna sıkıştırdı paraları. Sabah olduğunda ise:“Bu gece halkın sevmediği bir kadına sadaka verilmiş” diye dedikodu ettiklerini duydu. Meğer adamın parayı eline tutuşturduğu kadın, dedikodusu ve uygunsuz fiilleriyle halkı bıktıran bir kadındı.Adam:“Allah’ım! Bir hırsız ve halkın nefret ettiği birine sadaka verdiğim için Sana hamdolsun!Yine de, bir sadakada daha bulunacağım” dedi.O günün akşamı, yine sadakasıyla birlikte sokağa çıktı. Karanlıkta bu sefer karşısına çıkan adam, esasında çok zengin ama cimri biriydi.Sadakayı veren adam, sabahleyin uyandığında, bu kez herkesin dilinde:Bu gece bir zengine sadaka verilmiş!” sözünün dolaştığını duydu.Adam:“Allah’ım! Bir hırsız, bir kötü ve bir zengine sadaka verdiğim için Sana hamdediyorum!” dedi.Takip eden zaman içinde, bu adam bir rüya gördü. Rüyasında kendisine gelen kişi, şöyle dedi ona:“Senin sadakaların kabul edildi. Senin sırf Allah için verdiğin sadakalar sebebiyle o hırsızın hırsızlıktan vazgeçip iffete gelmesi, o kadının uygunsuz fiillerinden vazgeçmesi, o cimri zenginin ise ibret alıp Allah’ın kendisine verdiklerinden başkalarına tasaddukta bulunması umulur”
Bizler emrolunanla sorumluyuz. İşin iç yüzünü Yaratıcımız bilir.Yazdığımız yazılar alakasız gibi görünebilir ama bağlantı kurmak siz arif okuyucularımıza kalmıştır.