Öfke, herkesin hissettiği son derece sağlıklı ve gerekli bir duygudur. Bununla birlikte öfke sanki kötü bir duyguymuş ve yok edilmesi, hissedilmemesi gerekirmiş gibi algılanabiliyor. Bunun nedeni ise öfkenin, düşmanlık, saldırganlık ve şiddetle karıştırılabiliyor olmasıdır. Düşmanlık bir tutumdur, saldırganlık ve şiddet davranıştır, öfke ise duygudur.

Duygular sadece hissedilir, kişiye özgüdür ve tartışılmaz. O kişi o duyguyu nasıl ve ne derecede hissediyorsa onun gerçeği odur. O gerçek reddedilmez, kabul edilir. 

Kişinin olaylara, durumlara ve kişilere ilişkin düşünceleri ve verdiği anlam duygularını oluşturur. Duyguların, o duyguyu hisseden kişiye anlatmak istedikleri vardır. Öfkenin de hisseden kişiye söyledikleri, anlatmak istedikleri vardır. Öfke duyulur ve gerçekçi bir şekilde değerlendirilirse, kişinin kendisi ile ilgili farkına vardığı pek çok özellik olur.

Öfkenin tanınması ve sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için ne anlatmak istediğinin ve nedenlerinin bilinmesi gerekir.

Öfkenin ne söylediğini anlamak için söylediklerine kulak vermek gerekir. Öfke şunları söylüyor olabilir;

İncindin,

Kırıldın,

Kendince haklılığın anlaşılmadı,

İnsanlar, olaylar ve durumlar hakkındaki duyguların kabul edilmedi,

Hakların ihlal edildi,

Gereksinimlerin istediğin gibi karşılanmadı,

İşlerin yolunda gitmedi,

İnançlarından, değerlerinden, arzularından, hırslarından çok şey feda ettin,

Başa çıkabileceğinden çok daha fazlasını yaptın,

Engellendin,

Sorunun yaşadığın gibi anlaşılmadı,

Haksızlığa uğradın vb.

Öfkeyi tanımak için nedenlerinin farkında olmak gerekir. Öfkenin nedenlerine bakıldığında şunları görebiliriz;

Öfkenin her zaman bir nedeni vardır. Bu neden o anda olan bir durummuş gibi görünmesine rağmen pek çok kere geçmiş deneyimlerle bağlantılıdır.

Öfkenin nedenleri yaşa ve cinsiyete göre de farklılıklar gösterebilmektedir.

Bebeklikte; İhtiyaçların karşılanmaması,

Çocuklukta; Başarısızlık, yalnız kalmak, istekler karşısında konulan yasaklar,

Ergenlikte; Özgür olma isteğine karşı konulan engellemeler,

Erişkinlikte; Sorumlulukların getirdiği zorunluluklar, kendisine saygısızca davranıldığını ve haksızlığa uğradığını hissetme gerek arkadaşları gerekse toplum tarafından reddedilme gibi durumlar,

İleri yaşlarda ise; Yaşın getirdiği sınırlamalar, gelecekle ilgili kaygılar, engellenme duygusu gibi durumlar öfke oluşumuna neden olabilmektedir. 

Öfke ikincil bir duygudur. Altında başka duyguları barındırır. Görünen öfkenin altında yer alan ve anlaşılmayı bekleyen bazı duygular şunlardır;

Kıskançlık,

Üzüntü,

Merak,

Yalnızlık,

İtilmişlik,

Kaygı,

Hayal kırıklığı,

Haksızlığa uğrama,

Anlaşılamama,

Engellenme,

Kısıtlanma,

Öfke oluşmasına neden olabilen bazı yaşantılar şunlardır;

Fiziksel/duygusal incinme ve yaralanmalar,

Kışkırtıldığını hissetme,

Tacize uğrama,

Saldırıya uğrama,

Şiddet görme,

Tehdit altında olma,

Öfke oluşmasına zemin hazırlayan bazı bireysel bakış açıları şunlardır;

Kişiselleştirme: Başka bir nedenden oluşan bir olayın kaynağı olarak kendini görme ve kendini sorumlu tutmadır. Görmediği için yanından gelip geçen arkadaşı için “herhalde onu üzecek ya da kızdıracak bir şey yaptım” şeklinde düşünme.

Ya hep ya hiç tarzı düşünme: Olaylara, siyah- beyaz, çok kötü- fevkalade, iyi- kötü gibi iki uçta bakılmasıdır.

Olayları ve durumları -meli, -malı şeklinde değerlendirme: Olaylara ve durumlara, olmalı ya da olmamalı veya yapmalı veya yapmamalı şeklinde yaklaşıldığında ve beklenin aksine bir sonuçla karşılaşıldığında öfke oluşur. 

Seçici soyutlama: Bir durumun seçici olarak belli bir ayrıntısının algılaması diğer özelliklerin göz ardı edilmesidir.

Keyfi çıkarsama: Kanıt olmadan ya da aksi kanıt olduğu halde öfke hissettirecek bazı sonuçlara ulaşmadır.

Aşırı genelleme: Bir tek olaydan genel kurallar çıkarma. ‘Elime aldığım her şeyi berbat ederim’ diye düşünme gibi.

Aşırı büyütme/ Küçültme: bireyin kendisini, başkasını veya herhangi bir durumu değerlendirirken mantıksız bir şekilde olumsuzları büyütüp olumluları küçültmesidir.

Falcılık: Gerçekçi sonuçları dikkate almadan geleceği olumsuz olarak tahmin etmek.

Akıl okuma: karşıdakinin ne düşündüğünü bildiğine inanma.

İlişkide benliksizleşme; Kişinin kendi benliğinin (düşünce, istek, inanç ve hırslarının) ilişkiden gelen baskılar altında çok fazla tartışılabilir hale gelmesi demek. Benliksizleşen kişi bastırılmış öfke ile dolabilir.

Yetersiz yüklenme ya da aşırı yüklenme; Tahterevallide olduğu gibi birinin aşırı yüklenmesi diğerinin yetersiz yüklenmesi ile sonuçlanır. Ve birbirini besler. Burada da aşırı yüklenen öfke içinde olur.