"Allah; O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse mü'minler (yalnızca) Allah'a tevekkül etsinler!" Tegabun Sur, 64/13

Peki tevekkül etmek nedir?

Tevekkül; lügatte âcizliğini ortaya koymak ve başkasına güvenmek anlamına gelir. Terim olarak ise Tevekkül: Kulun sebepleri yerine getirerek, Allah’a karşı âcizliğini ortaya koyup, Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini kavrayarak yalnızca O'na güvenip dayanması; her türlü çabayı gösterdikten sonra sonucu Allah\a bırakması, yalnızca O' ndan yardım beklemesidir.

Öyleyse, inananlar yalnız Allah’a güvensinler!” (Tegabun Sur, 64/13) İnanan kulların velisi, yardımcısı, dostu ve koruyucusu yalnızca Allah'tır. Çünkü Allah(cc), kendi uğrunda mücâdele edenleri kesinlikle yardımsız bırakmaz.

Peki tevekkül sahibi olan yani yalnızca Allah'a dayanıp güvenen Mü'min kullar kimlerdir, özellikleri nelerdir?

1- Erdemli olmak [birr] ve sorumluluk bilinci taşımak [takvâ] konusunda yardımlaşırlar. Günah işleme ve düşmanlık etme konusunda değil.

2- İnanç ve ibadetlerinde halis kul olup dini yalnız Allah'a has kılarlar. Her türlü gösterişten uzak ve tam bir samimiyetle O'na yalvarırlar. Allah'a hiçbir benzer, eş, ortak koşmadan, gönüllerine başka tanrılar getirmeden sırf Allah'a yönelerek O'na kulluk ederler. "Halis inancın yalnız Allah’a yönelmesi gerekmez mi?" (Zümer Sur, 39/3) Yani; Şirksiz, hurafesiz, katışıksız, küfürden arınmış; saf, arı-duru, öz, gerçek ve erdemli olan din..

3- Allah için hakkı/adaleti titizlikle ayakta tutarlar ve adaletle şahitlik ederler. Bir kişiye, bir zümreye, bir topluluğa, bir gruba, bir ırka, bir millete, bir cemaate, bir yapıya besledikleri kin/nefret/öfke onları asla adaletten alıkoymaya sevketmez. Zira, toplumları ayakta tutan en önemli değerlerin başında “adalet” gelir. Yönetimin inanç veya ideoloji temelli değil adalet temelli olması gerekir. Eskilerin ifadesi ile “Devletin dini adalettir!”

4- Mallarını, ruh ve bedenlerini arındıran; dayanışmaya, kaynaşmaya, berekete vesile olan zekâtı verir duruma gelmek ve bu yolla hayırlara vesile olmak, vicdanları temizlemek, uhuvvet duygularını geliştirmek için çaba harcarlar. Zira; zekât, maddî ve manevi arınmak için verilmesi gerekeni vermektir. Arınmaya yatkın olanların verdiği aklama vergisidir.

5- Akletmeyenlerin başına Rabbimizin nasıl bir pisliği boca edeceğini bilirler. Aklın gerektiği gibi kullanılmaması durumunda ise pislik içerisinde yani zulüm, adaletsizlik, haksızlık, günah, küfür ve şirk içerisinde kalınacağının farkındadırlar. Zira İbn-i Haldun'un da dediği gibi; "Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler!" Vahyin amacı da insana aklını doğru kullanmayı öğretmek değil midir?

6- Allah’ın rahmetinden ümit kesmezler. Bilirler ki hiçbir günah Allah’ın rahmetinden daha büyük değildir. Allah(cc), tövbe edildiği takdirde bütün günahları bağışlar. Zira Rabbimiz affetmeyi ve bağışlamayı kendisine ilke edinmiştir.

7- Dürüst ve erdemli işler yaparlar. Hayra ve barışa yönelik olumlu adımlar atarlar. İmanla uyumlu davranışlar sergilerler. Zira imar edici, ıslah edici, inşa edici, ihya edici tavır ve davranışlar hak katında kesinlikle yerini bulacak ve asla zayi edilmeyecektir.

Selam ve dua ile!

(1) Devamı gelecek haftaya inşallah!..