Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Divriği Kalesi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Erdal Eser, bir dönem Mengücekler'in de yaşadığı Sivas'ın Divriği ilçesindeki tarihi kalede yürütülen kazı çalışmalarına ilişkin, "Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göre, sur içerisinde 300'e yakın ev var. Bazı buğday depoları, su sarnıçları, silah depoları var ama bunlardan görünürde hiçbir şey yok. Çünkü, bütün veri toprak altında" dedi. Eser, Erciyes Üniversitesi Sanat Tarihi Kulübü tarafından Edebiyat Fakültesi Salonu'nda düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, Divriği Kalesi'ndeki kazı çalışmalarının 2006'da yüzey araştırmasıyla başladığını anımsattı.Kalenin doğal kaya zemin üzerine kurulduğunu ifade eden Eser, batı ve güneyindeki surların ayakta kaldığını, kuzeyde de yer yer duvar kalıntıları bulunduğunu söyledi.Eser, kalenin 1930'lu yıllara kadar tahrip edildiğini belirterek, "Burada batı ve güney duvarı dışında tarihi 1150'lere kadar inen Kale Camii yer alıyor. Cami dışında Demir Çağı'ndan kalma kaya yapı kalıntıları bulunuyor. Bunların bir bölümünü de açmaya başladık. 2007'den itibaren Ermeni Kilisesi olarak bilinen yapıda da 3 sezon boyunca çalıştık" dedi.Türklerin bu bölgeye gelmesinden önce, Divriği hakkında bilinenlerin oldukça sınırlı olduğuna dikkati çeken Eser, şöyle devam etti:"Divriği'nin adı kaynaklarda, sadece Bizans ve Sasani mücadelelerinde ve daha sonrasında dünya kültür tarihini de oldukça etkileyecek bir topluluk nedeniyle geçiyor. Onlar da Pavlikanlar. Pavlikanlar enteresan bir grup. Bu topluluk, Anadolu sonrası Balkanlar'a gidiyor ve Bulgaristan'a yerleşerek Pogomiller adını alıyorlar. Daha sonra da Rusya'ya geçiyorlar. Divriği'de başlayan hikaye, Rusya'da Ekim Devrimi'ni yaratan düşüncenin oluşmasına neden oluyor. Yani çok önemli bir düşüncenin kökeni Divriği'ye dayanıyor. Bu hem iyi hem de kötü. İyi, çünkü Divriği'yi dünyaya tanıtmakta kullanılabilecek bir veri. Kötü, çünkü Pavlikanlar düşünce sistemi nedeniyle her türlü kamusal yapıyı ve konumu reddediyorlar. Bu nedenle de muhtemelen Bizans döneminde ya da daha öncesinde bu bölgede var olabilecek olası yapılar Pavlikanlar tarafından yıkılıyor. 'İbadet için aracıya gerek yoktur' diye düşünüyorlar. Yani kiliseyi tümden reddediyorlar. Bu bizim açımızdan iyi değil. Felaketler kalıntı bırakır ama biz Pavlikanların burada ne yaptığı konusunda, bu tahribatın boyutu ve detayı konusunda bilgi sahibi değiliz. Ancak şunu kesin olarak biliyoruz ki Divriği'de biraz önce bahsettiğim sur dışında ikinci bir sur duvarı var. Bu duvar kesinlikle Pavlikanlar'ın Bizans ordusu tarafından 9. yüzyılda uzaklaştırılmaları sonrası inşa edilmiş. 12. yüzyılda buraya gelen Türkler, Mengücekler, 13. yüzyılın ortalarında bu duvarda kısmi onarımlar yapmış." “ELİMİZDE SARNIÇ DIŞINDA BİR ŞEY YOK” Divriği Kalesi'nde, Kale Camii ve kazı öncesinde görülebilir durumda olan muhtemelen Roma döneminden itibaren kullanılmış bir Sarnıç dışında ellerinde hiçbir şey olmadığını dile getiren Eser, şunları anlattı: "Kazı alanı olarak Divriği'nin seçilmesindeki amaç şuydu; Divriği aslında kale diyoruz ama kale kent formunda. Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göre, sur içerisinde 300'e yakın ev var. Bazı buğday depoları, su sarnıçları, silah depoları sayılıyor ama bunlardan görünürde hiçbirşey yok. Çünkü, bütün veri toprak altında. Sanırım burası kazmak için seçilmiş Türkiye'deki en zor alan. Çünkü yer yer yüzde 70'e varan eğim söz konusu. Moloz konusu bizi ciddi anlamda zorluyor. Biz Divriği Kalesi'nde çıkan moloz sorununu daha bu sene çözebildik" dedi. Eser, kazı ilerledikçe ve yapılarda kullanılan malzemeler geliştikçe değerlendirmelerinin de değiştiğine işaret ederek, yerel üretim tekniği, bezemesi, malzemesi aradıklarını belirtti. Eser, kazılarda çok sayıda boncuk, bilezik, gülle, sapan taşı ve metal eser parçası bulunduğunu kaydetti. UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifasını inşa eden Mengücekler hakkında hiçbir şey bilinmediğini dile getiren Eser, "Bir tane sikke var. Sikkelerinin nasıl olduğunu biliyoruz. Başka hiçbir kayıt yok. Onu nereden öğrenebiliriz? Bunu kazarak öğreneceğiz. Kazdıkça Mengüceklerin nasıl kişiler olduğunu öğrenmeye çalışacağız. Kazı bu yönde gelişen verilerle ilerliyor" diye konuştu. Eser, kazı çalışmalarının 10 yıldan daha kısa sürede tamamlanmasının planlandığını sözlerine ekledi. (AA)