Suat Duman Sivas Arkeoloji Müzesi’nde bulunan tarihi eserler görenleri hayrete düşürüyor. Hititlerden Romalılara, Selçuklulardan Osmanlı ve diğer medeniyetlere ait eserlerin sergilendiği, orta Anadolu’nun en büyük müzesi konumunda bulunan Sivas Arkeoloji Müzesi içerisinde barındırdığı tarihi eserler ile dikkat çekiyor. 5 bin 965 metrekare alan üzerine kurulu yapısı ile orta Anadolu’nun en büyük Arkeoloji Müzesi konumunda bulunan Sivas Arkeoloji Müzesi, 2 bin 487 arkeolojik eser, 5 bin 805 sikke ile önemli bir tarihi içerisinde barındırıyor. Sıra kum havuzu, kil tablet çalışmaları, resim çalışmaları ve arkeolojik kazı alanı gibi çocuk eğitim alanının da bulunduğu arkeoloji müzesini her ay 2 bine yakın kişi ziyaret ediyor. Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi'nin restorasyon çalışmaları kapsamında boşaltılması nedeniyle kent merkezindeki tek müze olarak hizmet veren Arkeoloji Müzesi'nde şuanda ise 12 bin 500 eser yer alıyor. 2009 yılında hizmet vermeye başlayan ve İç Anadolu Bölgesi'nin en büyük müzelerinden biri Arkeoloji Müzesi'nde birbirinden değerli eserler bulunuyor. Hititler'e ait eski yerleşim yerleri Sarissa ve Kayalıpınar kazı alanlarında gün yüzüne çıkarılan çok sayıda tarihi eserinde sergilendiği müzeyi her yıl yaklaşık 30 bin kişi ziyaret ediyor. İKİZ BOĞALAR İLGİ ODAĞI Hititler'in 'Baş tanrı' olarak adlandırdığı Teşub'un kutsal ikiz boğaları olarak gösterilen 'Hurri ve Şerri' müzedeki en çok dikkat çeken eserler arasında yer alıyor. Tanrı Teşub'un arabasını taşıdığı düşünülen kutsal ikiz boğalar bulunan eserler arasında tek olması sebebiyle önemli bir değere sahip. Altınyayla İlçesi Başören Köyü'ne bağlı Kuşaklı'da 1992-2004 yılları arasında yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan Hitit dönemine ait eser, bugüne kadar Anadolu'da yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış ünik denilen eserlerden bir tanesi olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Boğalardan biri iyiliği diğeri ise kötülüğü temsil eder. Kazılar esnasında eserin tamamı bulunamadığı için baş boyun ve ayaklarının bazı kısımları restorasyon sonucu tamamlandı. "DÜNYADA BAŞKA BİR ÖRNEĞİ YOK" Müzede dikkat çeken bir başka eser ise Hititler Dönemi'ne ait altın mühür yüzük. Dünyada başka bir örneği olmayan ve mühür olarak kullanıldığı sanılan yüzük ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Üzerinde hiyeroglif (resim yazı) bulunan 16 gram ağırlığındaki yüzük Kangal İlçesi'ne bağlı Yarhisar Köyü yakınlarında bir kişinin tarlasında bulundu. Satın alma yolu ile müzeye kazandırılan yüzük, bilimsel yöntemle bulunmadığı için eser hakkında tam bilgi verilemiyor. Üzerinde yer alan stikritikler neticesinde yüzüğün Hitit İmparatorluğu dönemine ait olduğu sanılıyor. Yüzük üzerine işlenen hiyerogliflere ortada bir boğa figürü tasvir edilmiş, boğa figürünün yanında ikiz bir kartal bulunmaktadır. Mühür yüzüğün her iki tarafına da işlenen testilerden anlaşıldığına göre, bu yüzüğün bir başsakiye ait olduğu düşünülmektedir. Yüzüğe işlenen testiye Boğazköy kabartmalarındaki testiye benziyor. OSMANLI DÖNEMİNDE YAPILMIŞ TEK HEYKEL Bunun yanı sıra müzede yer alan Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin büst şeklindeki heykeli Osmanlı döneminde yapılmış tek heykel olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Osman Bey büstü Osmanlığı İmparatorluğu döneminde yapılmış tek heykel örneği. Osman Bey büstü 1916 yılında dönemin valisi Muammer Bey tarafından Hafik ilçesinde yaptırıldı. 1936 yılında ise dönemin valisi Nazmi Toker tarafından yıktırıldı. 1943 yılında ise müze müdürlüğüne nakli gerçekleşen büst, Sivas'ta arkeoloji müzesinin bulunmaması nedeniyle 2009 yılına kadar Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi'nin deposunda saklandı. 2009 yılında arkeoloji müzesinin açılmasıyla birlikte burada teşhir edilmeye başlandı. 1936 yılına kadar Türkiye'nin ilk anıt heykeli olan Osman Bey büstü müzede ziyaretçilerini bekliyor. ARKEOLOJİ MÜZESİNİN GEÇMİŞİ Arkeoloji Müzesinin geçmişi hakkında kısa bir bilgi veren Aygün, Sivas'ta müze teşkilatı kurulması fikrinin eski yıllara kadar ulaştığını söyledi. Cumhuriyet Döneminde (1922) Hars (Kültür) Müdürlüğü'nün emirleriyle dağınık olarak bulunan eserlerin vilayet merkezindeki bir okulda toplama kararının alındığını belirten Aygün; "1922 yılında müze kurulması istendi. Lise haline getirilen okulda küçük bir müzenin teşkil edilmesi sağlanmış. Kıymetli eserlerin bulunduğu bu müze 1923 yılında kabaca tasnif edilerek hizmete açılmış. Lise binasında müzenin gelişmesine imkân olmadığı anlaşılınca vilayette bir yer aranmış ve il merkezindeki eski eserlerinde değerlendirilmesi düşüncesi ile 1927 yıllında müze ve eserler Selçuklu yapısı olan Gökmedrese'ye taşınmış. 1968 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılan Buruciye Medresesine taşınan Müze Müdürlüğü, 1980 yılına kadar uzman yetersizliğinden dolayı yapılan çalışmalar yeterli düzeyde yerine getirilememiş. 1984 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce onarıma alınan Müze Müdürlüğü birimlerinden; Buruciye Medresesi Arkeoloji ve Taş Eserler Müzesi, Kongre Binasının alt katı Etnografya Müzesi, üst katı ise Atatürk ve İnkılap Müzesi olarak onarım ve restorasyon sonucu halkımızın hizmetine açılmış. Kongre Binasının deposunda bulunan arkeolojik nitelikteki eserler 29.04.2009 tarihinde ilimizde açılan Arkeoloji Müzesine taşınmış ve burada ziyarete sunulmuştur" dedi.