Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sorumluluk erersiniz. (183) Sizlere savaş açanlara karşı Allah yolunda sizde savaşın! Fakat aşırılık yapmayın! Şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez. (190) Eğer onlar, (şirkten ve savaşmaktan) vazgeçerlerse, unutmayın ki şüphesiz Allah, bağışlayandır, merhametlidir. (192) Hiçbir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'a ait olana kadar, onlarla savaşın.

  Eğer vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık olmaz. (193) Allah yolunda (mallarınızı) harcayın ve kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın! İyilik yapın, şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. (195) Sonra insanların akın ettiği yerden sizde akın ediniz ve Allah’tan bağışlanma dileyin! Çünkü Allah bağışlayandır, merhametlidir. (199) Onlardan bazısı da, “Rabbimiz bize dünyada ve ahirette güzellik ver ve bizi ateşten koru” (diye dua) ederler. (201) İşte onlar için kazandıklarından dolayı bir nasip vardır. Ve Allah hesabı çok çabuk görendir. (202) İnsanlardan bazıları da vardır ki dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Kalbinde olana da Allah'ı şahit tutar. Hâlbuki o yaman bir hasımdır. (204) Ne zaman işbaşına geçse, yeryüzünde fesat çıkarmaya ve ürünleri, nesli yok etmeye koşar. Allah fesadı sevmez.

  (205) Ne zaman da ona Allah’tan kork dense, kibri ve gururu onu günah işlemeye sevk eder. Böylesine cehennem yeterlidir. Orası ne kötü konaktır. (206) İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok şefkatlidir. (207) Ey inananlar! Hepiniz İslam yoluna girin, şeytanın adımlarını izlemeyin! Çünkü o sizin için apaçık düşmandır. (208) Eğer size apaçık deliller gelmesinden sonra ayaklarınız kayarsa, şunu bilin ki, Allah kudret ve hikmet sahibidir.

  (209) Allah’ın buluttan gölgeler içinde meleklerle beraber kendilerine gelmesini ve bütün işlerini bitirmesini mi gözlüyorlar? Hâlbuki bütün işler Allah'a döndürülür. (210) Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda Cihad edenler, işte bunlar Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah affedici ve merhametlidir. (218) Yeminleriniz nedeniyle Allah'ı iyilik yapmanıza, ondan sakınmanıza ve insanların arasını bulmanıza engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir. (224) Yeminlerinizde ki ağız alışkanlığından Allah sizi sorumlu tutmaz. Ama kalplerinizin eylemlerinden sizi sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, fırsat tanıyandır. (225) Hanımlarına yaklaşmamaya yemin edenlerin dört ay beklemeleri gerekir. Bu süre de (eşleri ile anlaşıp) dönerlerse, şüphesiz Allah bağışlar ve size acır. (226) Eğer (barışmayıp) ayrılmaya kalkarlarsa, unutmayın ki Allah, her şeyi işitir ve hakkıyla bilir. (227) Namazlarınızı, özellikle ideal/orta namazı kılmaya gayret edin! Ve Allah’ın huzurunda gönülden boyun eğerek kıyam edin! (238) Kısa izah: Vusta, aslında orta demektir.

  Buradan yola çıkarak çoğunluk namazların ortası olarak ikindi namazı olduğunu söylemiştir. Şevkani, rivayetlerden yola çıkarak çeşitli manalar vermiştir. İslam oğlu “ideal” namaz diye mana vermiştir. Vusta namaza cuma namazı diyenlerde olmuştur. Eğer (bir şeyin zarar vermesinden) korkarsanız yaya veya binek üstünde (namaz kılın.) Ama güvenliğe kavuşunca siz bilmezken Allah’ın öğrettiği gibi namazı kılın! (239) Kısa izah: Dizlerinin üzerine tahiyyatta oturmaya ve secdeye gidip tekrar ayağa kalkmaya gücü olmayan hastaların bu ayete göre bir oturak üzerinde namaz kılmalarına müsaade ediliyor demektir. Bazıları ısrarla oturup ayakları kıbleye uzatarak namaz kılmayı tavsiye etseler de, namazın farzları diye bilinen, “namaza başlama tekbiri, kıyam, kıraat, rükû ve tahiyyatta oturmak bu şekilde tam yapılmakta, sadece secde yarım yapılmaktadır. Hâlbuki diğer şekilde namaz kılarken namazın erkânı diye bilinen bu hususların hiç biri tam olarak yapılamamaktadır.

  Boşanan kadınlar için örfe uygun bir nafaka vardır. Allah’tan çekinerek sorulu davrananların üzerine böyle davranmak bir vazifedir. (241) İşte aklınızı kullanasınız diye Allah, mesajlarını size böle açıklıyor. (242) O halde Allah yolunda gerektiği gibi savaşın ve bilin ki, “şüphesiz Allah her şeyi duymakta, yaptığınız her şeyi bilmektedir. (244) İşte bunlar Allah’ın mesajlarıdır. Biz bu ayetleri sana gerçek bir amaca bağlı olarak iletiyoruz. Çünkü sen vahiy alan elçilerimiz densin. (252) Ey iman edenler! Alış verişin olmadığı, dostluğun ve şefaatin de olmadığı bir gün olan (hesap günü) gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan harcayın. İnkârcılar, zalimlerin ta kendileridir. (254)