İnsanoğlunu en güzel şekilde yaratan yüce Allah, Onu genetik, biyolojik, fizyolojik açıdan faklı yaratmıştır. Ve kendi aralarında birbirlerini anlamak için bir lisan üretme imkânı vermiştir.

Aynı toprak parçasında oturan, aynı dili konuşan, genellikle aynı inançta olan ve örf, adet, gelenek ve kültür birliği oluşturan topluluğa Aşiret, Kavim, Millet veya Ulus denmiştir.

 Cenabı Allah Kur'an-ı Keriminde, "Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır." (Hucurat, 13) Ayetten de anlaşılacağı gibi "insanlar birbiri ile tanışsın" diye soy ve kabilelere ayrıldığı bildiriliyor. Allah indinde de birbirlerinden üstün olmaları takvaya bağlanmıştır.

 Fakat insanlar yaşadığı yere iklime, Şehre, Köye göre de bazı renklere veya başka özelliklere ayrılmışlardır. Mesela: Soğuk iklimde yaşayanlar, mavi gözü, sarı saçlı olurken; sıcak iklimde yaşayanlar siyah veya esmer tenli olmuşlardır. Yine, dağda, yaylada, köyde yaşayanlar, cahil, atak, gözü pek ve cesur olurken; şehir de oturanlar bilgili, görgülü, medeni ve çekingen olmuşlardır. Bu oluşumların tümüne örf, adet ve kültür denmiştir. Bu sıfatların içinde topluluklar tarafından en çok beğenilen ve sahiplenilen sıfat Şüphesiz yiğitlik olmuştur. Çünkü her topluluk kendine ait olarak kabul ettiği toprağını, ailesini, malını, canını, yuvasını ve yurdunu korumak için güçlü ve yiğit olmaya ihtiyaç duymaktadır.

  İşte bu güçlü olma isteği, insanları birbirinden üstün olmaya veya öyle görünmeye itmiştir. İşte Irkçılığın başlangıç noktası da burasıdır. Cenabı Allah, insanoğluna zaman-zaman gönderdiği Resuller ile Hak, Hukuk, Adalet, Ahlak ilkeleri vererek anlaşarak bir arada yaşamayı emretse de, çokluğuna ve gücüne güvenen insanoğlu başkasının hakkını gasp etmeye, Başkasının hürriyetini elinden almaya, başkasına ait nimetlere el koymaya ve hatta onları köle olarak kullanmaya başlamıştır.

  İşte bu bağnazlık ve güç tutkusu daha ileriye götürülerek gücü üstün olanın güçsüzün neyi varsa almasını helal kılacak şekil almıştır. İnsanlık tarihinin kahir ekseriyeti bir topluluğun gücünü ve çokluğunu, yiğitliğini kullanarak başka bir topluluğun insanını öldürmek, mallarına el koymak, esir etmek, zulmetmek ve onların yurtlarını işgal etmekle geçmiştir. Bu hareketlerin adına savaş denmiştir. Savaşları tetikleyen ise apaçık ırkçılıktır.

 

O halde ırkçılığı şöyle tarif edebiliriz:

1- Kendi toplumunu başkalarından üstün gören.

2- Başkalarının malını canını, almak için saldıran.

3- Başkalarına hür olarak yaşama hakkı tanımayan insan toplulukları Irkçılardır.

  Bu manada yeryüzünde Irkçılığa bulaşmamış bir topluluk yoktur. Eğer bir Topluluğa Allah'ın elçisi gelmiş ve o topluluğa ilahi emirler getirmişse, o topluluğun imanı nispetinde ırkçılıktan uzaklaşmıştır. Mesela: Bu konuda Türkleri misal verebiliriz: İslam ile şereflenmeden güç sarhoşluğu içinde çevresindeki topluluklara saldıran Türkler nasıl işgaller yaptılarsa, Müslüman olduktan sonra, oralara Allah'ın nizamını hâkim kılmak için, ihya, inşa ve fethetmek için yedi düveli gezdiler. Ama bazı Milletler de var ki Allah'ın Elçisi aralarından çıkmasına rağmen, Allah'ın kitabı kendi dillerinde indiği halde bir kısmı cahiliye anlayışından kopamadığı için Emev-i ve Abbasi adları ile iki yüz sene kendi kendilerini kılıçtan geçirdiler. Hâlbuki yine kendilerinden olan topluluk Afrika'yı toptan fethettikten sonra Avrupa'ya=İspanyaya geçerek oralara ilahi nizamı ulaştırmışlardı.

 Irkçı milletlere örnek verecek olsak, şüphesiz Avrupalılar başı çekerler. Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar, en büyük ırkçılardır. Dünyayı sömüren ve kendilerini insan, başkalarını insan olarak görmeyen Yahudiler Irkçılıkta rakip tanımazlar. Yine birçok milleti bünyesine alıp zulüm ve işgal altında tutan Çin'liler, Ruslar da Irkçılardır.

 Bu anlatılanlar ışığın da Türk milleti haksız olarak halkını esir etmek, malını yağmalamak için bir yere saldırıyorsa Türklerde ırkçıdır diyebiliriz. Hâlbuki Türk milletinde oluşan hasletlere baktığımız da Başkasının hakkını almak ve orayı işgal etmek değil, oradakilerin hakkını korumak gayesi vardır. İşte son örneği Afrin'dir. İçimizde ki bazı azınlıkların Türkleri Irkçılıkla suçlamasına gelince, onlar kendileri Irkçılık yaptıkları için suçluluk duygusu ile böyle çığırtkanlık yapıyorlar. Bilmem anlatabildim mi?