Peygamberimiz (sav); "İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” buyurur. 

Bu çerçevede "Ben Müslümanım!" diyen her kula düşen çeşitli görevler vardır. Nasıl ki yolda insanların ayağını tökezleten bir taşı kaldırmak sevap ve sadaka hükmünde ise günümüz insanı ile İslam arasındaki engelleri kaldırmanın sevabını siz düşünün. Bu çerçevede özellikle çağımızın Müslümanlarına yakışan bu ulvi/yüce görevleri üstlenmek ve gereğini yerine getirmektir. Bunlardan bir kaçını 7 madde halinde sıralayım; 

1- Sözlerin en güzelini söylemek, güzel ve yumuşak söz söylemek peygamber sünnetidir. O yüzden O(sav)'nun ümmeti olarak bize düşen görev sözün gücüne inanmaktır, gücün sözcülüğüne soyunmak değil!..

2- Peygamberimiz (sav); “Allah kuluna nimet ihsan edince mutlaka onun eserini üzerinde görmek ister!” buyurmaktadır. Bizler de aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu ve tüm benliğimizi o yüce peygamberin getirdiği İslam nimetinin güzellikleri ile süslemeliyiz. 

3- Peygamberimiz (sav); “Kişinin mâlâyâni şeyleri terketmesi müslümanlığının güzelliğindendir!” buyururken bize düşen de öfkemize yenik düşmemek, kin, nefret ve dedikodu gibi kardeşliğimize halel getirecek davranışlar sergilemekten kaçınmaktır. 

4- Rabbimizin Hucurat Suresi. 12. Ayetinde "Siz ey imana ermiş olanlar! [Birbiriniz hakkında] yersiz zanda bulunmaktan kaçının; çünkü [bu şekildeki] zannın bir kısmı[da] günahtır; birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın, ve arkanızdan birbirinizi çekiştirmeye kalkışmayın!" buyurduğu halde O Resul(sav)'ün ümmeti olan bizler kendi işlediğimiz kocaman kusurları çuvala basmaktan, başkalarının yaptıkları küçücük kusurları duvara asmaktan vazgeçmeliyiz. 

5- Peygamberimiz(sav) ; "Din samimiyettir!" buyurmaktadır. Yesevi' nin dediği gibi; "Söz ile yaşamaktan mana ile yaşamaya geçmenin asgari şartı, ihlâstır; samimiyet ve dürüstlüktür!" O yüzden bize samimiyet lazım, samimi niyet. Dili süslü yüreği paslı insanlar değil. 

6- Rabbimiz hayat kitabımız Kur'an'ın Ali İmran Suresinin 164. ayetinde  "Allah Müslümanlara kendilerinden olan, onlara (Allah’ın) âyetlerini okuyan, onları (bâtıl inançlardan) temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndererek büyük bir lütufta bulunmuştur!" dediği halde Kur'anı tozlu raflarda tutmak, süslü kılıflarda saklamak yada fal bakmak maksatlı okumaktan kaçınmalıyız. 

Peygamberimiz (sav); "İlaçların en hayırlısı Kur'an' dır!", "Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir!" buyurduğu halde içerisinde her çağa özgü vahyi mesajlar barındıran Kur'an'ı mehcur bırakmak, çağın dışına itmek, devredışı bırakmak O(sav)'nun ümmetine yakışır mı hiç?

7- Çağımız bilgi çağıdır. Bilgi en tesirli güçtür. Bilgiye sahip olmak güce sahip olmaktır. Ahmet Yesevi der ki; "Bilim, bilgi, kavl/ söz dünyayı mamur eder!" O yüzdende de bize düşen akıl, vahiy ve bilim üçlüsünün işbirliğine gitmektir. 

Son söz; Gül biraz yahu. Vallahi değmez bu dünya. Gül. Zira sevgili Resul(sav) "Tebessüm sadakadır!" buyuruyor mu?..

Kısaca; İnsana SADAKA/T yaraşır!.. 

Selam ve dua ile!..