İnsan doğan insan, insan kalmalı, insanca değer üretmeli, insanı önemsemeli, insanca ölmeli, insanlığının kalitesini/kalibresini artıracak her türlü ilişki ve iletişime kapı aralamalıdır. Yanlışı, ahlaksızlığı, zulmü, kötülüğü, batılı, gayri meşru olanı, karanlığı, cehaleti, kabalığı, nobranlığı, aşırılığı, sui zannı, kavgayı ve kaosu meşrulaştırmaya, ‘güzel göstermeye’ kalkışmak ‘İNSAN’ olmanın önüne set çekmek demektir. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların en mühim işi ‘işlenen kötülükleri güzel göstermeye’(15/49) çalışmak; hakikatin peşinde olmayı itibarsızlaştırmaktır. “İnsan ruhunda hakikate, hayra ve güzelliğe götüren üç yeti vardır: Zeka, duygu, irade.” ”Talebe, hakikatler peşinde koşmayı meslek edinen insandır, gayesi manevi olgunlaşma olan bir mesleğin insanıdır, mekteplerin diploma müşterisi ve istikbalin mevki dilencisi değildir!” diyerek isyanın dahi ahlaklı olması için kalem oynatan ve insan olmanın gereğini yazan Merhum Nurettin TOPÇU ve O’nun gibi hak ve hakikat davasına adanmış ömürleri çok okumalı ve okutmalıyız. Daha doğrusu her alanda daha çok okumalar yapmalıyız. Hayatı, Kur’an’ı, insanları, olayları, kainatı, tabiatı, doğayı. Hemde vahyi merkeze alarak okumalar yapmalıyız. İlk emrin “Oku!” olduğunu unutmamalıyız. Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’nun dediği gibi: “Bilgi kendine kayıtsız kalan kişileri ve toplumları affetmez!” Bilgi, bilginler ve bilimsel buluşlar yarınlarımıza ışık tutacak bir fırsattır. Bu fırsatları yeni yetişen neslin lehine çevirmek zorundayız. Zira İslam İnsanlığın son kurtuluş adasıdır. İnsan ile islam arasındaki engelleri kaldırmak ise en onurlu bir davranıştır. Bu onurlu davranışı sergileyebilecek yetiye sahip olanlar ise hak ve hakikat davasının gönüllü neferleri olacaktır. Selam olsun onlara ve onların izinden aşkla, adanmışlıkla ve adamlaşarak yol alanlara!…