İmamı Şafi Hazretleri talebelerine sohbetlerinin birinde şöyle bir misal verir; dikkatsizlikle“Adamın biri evine girerken, içeriden yüzüne yoğurt bulaşmış bir kelp yani köpek çıkmış. Bir de ne görsün? Bir köşede bir kap yoğurt var ve o yoğurttan da bir köpek başı sığacak kadar yenmiş. İmamı Şafi Hazretleri bu hadiseyi anlattıktan sonra talebelerine dönüp sual etmiş: 'Bu köpek o yoğurttan yemiş midir, yememiş midir?' Talebelerin kimi ‘yemiştir' kimi de ‘yememiştir' diye cevap verince, mübarek fetvayı şöyle vermiş: 'Kelp yerken görülmediği için yememiştir…’
 
Talebelerinden biri bu fetvayı bir türlü kabullenememiş, kendi kendine; “Hiç olacak şey mi? Ben bir odaya gireceğim, oradan da yüzü gözü yoğurt bulaşmış bir köpek çıkacak. Sonra bakacağım o köpeğin çıktığı yerde bir kap dolusu yoğurt var ve bu yoğurttan da bir köpek başı sığacak kadar yenmiş olduğunu göreceğim. Bu durumda da kalkıp: ‘O köpek, o yoğurttan yememiştir… diyeceğim. Hiç öyle şey mi olur?' diye bu fetvaya kalben itiraz etmiş. 

Bu talebe zamanla icazetini alıp bir köye imam tayın eilmiş. Orada sözü geçen bir olmuş, pek de sevilmiş. Kurban bayramında bazıları teberrüken kurbanlarını ona kestirmeye başlamışlar. O da sırayla keser, kurban sahipleri de yüzerlermiş. 
Bu ara, bir evden bir eve giderken abdesti sıkışmış, tenha bir yere gitmiş. O esnada devriyeler bunu yakalamışlar. Meğer tam o yerde cinayet işlenmiş, bunun da elinde kanlı bıçak, üstü-başı kanlı olarak bulunca, ‘İşte katil bu…'  diye tutup kadıya götürmüşler. Kadı hüküm vermek için Kitâb-ı Üm'ü açmış, oradan İmam-ı Şafii Hazretlerinin yoğurt fetvasını okumuş ve getirenlere sormuş: "Siz bu hocayı, adamı öldürürken gördünüz mü?" Onlar da, “Yok, görmedik...” demişler. Kadı, 'Öyleyse bu hoca katil değil...’ demiş, serbest bırakmış. 

O talebenin aklının almadığı, beğenmediği fetva, kendi hayatını kurtarmış, isyankâr hâline bin defa tevbe etmiş ve hatimler okuyup İmam-ı Şafii hazretlerine ruhuna göndermiş…”