Hiçbir kimseye hiç bir hayır getirmeyen savaşlar bitmeli artık!

Savaşın galibi yoktur ama kaybedeni çoktur. 

“İlle de kardeşlik!” Bu söze ifrit olan bir müslüman olabilir mi?

“Ne kardeşliği kardeşim yahu!” diye tepki koyanlar çok maalesef.

Bu tepkiyi verenlerin iz'an ve idrakinden şüphe etmemek elde değil.

Kin ve öfkeden, kavga ve kaostan beslenen o kadar çok kimse varki.

Yaşadığımız şu son yıllara bir göz atalım.

Libya, Suriye ve Irak gibi sıcak çatışma bölgelerinde 150 milyon yetim, 60 milyon sakat insan sözkonusu...

Ölenler, yaralananlar ve yurtlarını terk etmek zorunda kalanların sayısı da bir o kadar korkunç...

Sefalet, cehalet ve zulme maruz kalmak Ortadoğu'nun kaderi olamaz...

Bugün vahdet diyen, kardeşlik diyenler komik bulunuyor. Kimse bu konulara vurgu yapmıyor. Birileri sürekli farklılıkları kaşıma çabası içerisinde. Elbette ki bu durum mazlum coğrafyaların yarasına merhem olmadığı gibi her bir yaranın üzerine tuz basıyor.

Hiçbir kimse bu zulüm ve haksızlıkları hak etmiyor.

İslam gibi mükemmel bir din gelmiş. “Önce insan!” diyen tek din İslam'dır. Din insan içindir.

İki anekdotu paylaşmak istiyorum sizlerle...

Acı mı acı, vahim mi vahim, ibretlik mi ibretlik...

Belki bildiğiniz bir mevzuu.

Suriye’deki zulümden kaçıp, Türkiye’ye sığınmış, şimdi ise Gaziantep çöplüğünde plastik ve karton kâğıt toplayan Suriye'linin pişmanlık sözlerini birlikte okuyalım:

“Biz Suriye’de birbirimize karşı çok ön yargılıydık. Şiisi iktidar olduğu için, Sünnisi çoğunluk olduğu için, Hıristiyan’ı zengin olduğu için kimse kimseyi beğenmiyordu. Kürd'ü, Arab'ı, Türkmen'i her biri ayrı telden çalıyordu. Yani hiç kimse kimseyi beğenmiyordu. Herkes birbiri ile küfürleşiyordu, herkes herkesten uzaklaşıyordu. Herkes çok bilmişti, herkes en ahlaklı en dindar en namuslu benim diyordu.

Şimdi durum değişti. Hepimiz Gaziantep çöplüklerinde birleştik. Çöp toplarken artık kimse kimseyle tartışmıyor, çöplüğe düşünce birleşmeyi öğrendik!”

Bunu okuduğumda inanın müslümanlığımdan utandım dostlar!

Mensubu olduğumuz din bize bunu emretmiyordu.

İlk emri “Oku!” olan Kur'an'ın hiç bir yerinde bizlere birbirimize karşı düşmanlık beslememizi emreden bir ayet yoktu. Bilakis Hucurat Suresi. 10. Ayette Rabbimiz şöyle buyuruyordu;

Mü'minler ancak/sadece kardeştirler; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'a karşı sorumlu davranın ki, O'nun merhametine mazhar olasınız!” 

Hadi çık işin içinden çıkabilirsen...

Allah'ın sözü üstüne söz söylemeye kim cesaret edebilir ki?

“Allah ne der?” mi diyeceğiz yoksa “El alem ne der?” mi diyeceğiz.

Hani bize bizi hatırlatan ve sonradan Müslüman olma şerefine nail olan Yusuf İSLAM adlı kardeşimiz var ya. Onun ağzından konuyu özetleyim isterseniz; “Müslümanlar birbirleriyle savaştıkça ağıtlar Türkçe, Kürtçe ve Arapça olacak; zafer çığlıkları İngilizce ve İbranice olacaktır!” Kitabın ortasından olmuş değil mi?..

Bu savaşlar elbet bitecek. O bizi bitirmeden biz onu bitirmeliyiz. Emperyalizmin tüm yeryüzüne yaydığı fitne tohumlarını bir bir kurutmalıyız. En büyük fitne olan terör, ırkcılık ve mezhepciliği el birliği ile bertaraf etmeliyiz.  
Unutmayalım ki;

“Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz!”

Bize düşen oyunları bozmaktır. Yeniden kardeşlik bilincine ermek ve vahdet iklimine sarılmaktır. Dibe vuran insanlığın yeniden hayat bulması için özellikle müslümanların ayrılıktan ve fitneden uzak durarak birlik ve vahdet içinde olması zarureti vardır.

Çünkü; İslam insanlığın en son kurtuluş adasıdır. Başka adresler aramak, başka mecralara yönelmek beyhude bir çabadır.

Vesselam!..