Evlilik ilişkilerine baktığımızda eşlerin sıklıkla “sorun sende ve/veya sen haksızsın” diyerek birbirlerini suçladıklarına tanık oluyoruz. Bu suçlama farklı pek çok konuyu içerebiliyor.

Suçlu suçsuz, haklı haksız aranırken sonu olmayan ve mutsuz bir yolculuk devam edip gidiyor.

Eşler birbirlerini “sorunlu” olarak görmeye devam ettikleri sürece ilişki sarpa sarıyor. Oysa çoğu zaman kişiler değil ilişki sorunlu oluyor. İlişki sorunlarının temelini de iletişim sorunları oluşturuyor.

Bu sorunlarının çoğunluğunu kişinin kendi ihtiyaçlarını bilmemesi ya da ihtiyaçlarını doğru bir şekilde ifade edememesi oluşturuyor olabilir. Ben bugünkü yazımı eşlerin evlilikteki ihtiyaçlarını doğru ifade edebilmesine ayırdım.

Sevgili eşler;

Önce evliliğinizdeki kendi ihtiyaçlarınızı fark edin,

İhtiyaçlarınızı suçlama yapmadan ifade edin,

Eşiniz ihtiyacınızı karşıladığında mutlu görünerek teşekkür ve takdir edin,

Karşılamazsa ihtiyaçlarınızın sorumluluğunu alın. Trip atmayın, küsmeyin, tavır koymayın. Ya da gitmek de bir seçenektir.

Eşinizin ihtiyaçlarını duyun ve görün,

Karşılayabilecekleriniz konusunda elinizden gelenin en iyisini yapın. Yapamıyorsanız sonuçlarının sorumluluğu alın. Savunmaya geçmeyin, suçlamayın ve başa kakmayın. Olmuyorsa gitmek de bir seçenektir.

Araya not: Hemen gidin demiyorum. Gitmek de bir seçenektir diyorum. Eşlerinin ve kendilerinin evlilikten gitme özgürlüğünün bilincinde olan çiftlerin birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılama istek ve çabaları artmaktadır bilin istedim.

(Araya not açıklaması bilgi ve farkındalık içindir, tehdit aracı olarak kullanılmamalıdır)

İhtiyaçların karşılanması için kendi ihtiyaçlarının farkında olmaktan sonraki ilk adım ihtiyacını doğru olarak ifade edebilmektir.

Doğru ifade edebilmeye ilişkin aşağıdaki yazdıklarım işinize yarayabilir.

“Beni hiç anlamıyorsun.” demek yerine “Kendimi sana doğru ve gerçek bir şekilde anlatmaya ihtiyacım var. Beni anlamaya çalışarak dinleyebilir misin?”

“Elinden telefonunu düşürmüyorsun.” demek yerine “Şu anda beni dinlemene ihtiyacım var. Elinden telefonu bırakıp bana odaklanabilir misin?”

“Çok dağınıksın.” demek yerine “Çıkardığın pijamanı katlayarak çekmecene koyabilir misin?”

“Gözünü televizyondan ayırmıyorsun.” demek yerine “Şimdi seninle sohbet ederek kahve içmek istiyorum. Televizyonu kapatarak bana eşlik eder misin?”

“Her şeyi benden bekliyorsun.” demek yerine “Bu akşam çayımızı sen demler misin?”

“Eve geldiğimde yüzüme bile bakmıyorsun.” demek yerine “Eve geldiğimde beni gülümseyerek kapıda karşılamana ve sımsıkı sarılarak hoş geldin demene ihtiyacım var.”

“Her akşam geç geliyorsun.” demek yerine “Bu akşam evimize saat 17.30 da gelir misin? Yemekten sonra seninle baş başa patlamış mısır yiyerek film seyretmek istiyorum. Mısırları da sen patlatır mısın?”

“Çocukların bütün yükünü bana yüklüyorsun.” demek yerine “Bugün çocuklarımızı parka götürür müsün? Benim 3 saat yalnız kalmaya ve kafa dinlemeye ihtiyacım var.”

“Hep başkalarını düşünerek hareket ediyorsun.” demek yerine “yeni bir karar alırken benim uygunluğumu düşünür müsün? Beni önemsediğini hissetmeye ihtiyacım var.”

“Bana karşı çok kabasın.” demek yerine “Benimle konuşurken argo kelimeler kullanmazsan ve el şakası yapmazsan sevinirim.”

“Amma dedikoducusun.” demek yerine “Komşuların ne yaptıklarını bana anlatmazsan sevinirim. Benim, bizimle ilgili konularla ilgilenmene ihtiyacım var.”

“Sürekli üste çıkıyorsun” demek yerine “Bu konuda ben senden farklı düşünüyorum. Düşüncemi onaylamasan bile kabul etmene ihtiyacım var.”

“Bir kere de beni haklı gör, dünya yıkılmaz.” demek yerine “Bu olaya benim açımdan bakmayı dener misin? Beni önemsemene ihtiyacım var.”

Yukarıda yazdığım örnekleri, sizin evlilik ilişkinizde işe yaraması için, içerik olarak kavrayın, kendi ilişki dilinize çevirin. Çünkü ifadeler kalıp gibi kullanıldığında, kendinize ve ilişkinize özgü hale getirilmediğinde, eğreti olur ve emanet gibi durur. O da işe yaramaz.