İhtilaf insanlık tarihi kadar eski bir konudur.

İnsan varsa ihtilaf vardır. İhtilafın varlığı sorun teşkil etmemelidir. Esas sorun ihtilaf ahlakının yokluğudur. İhtilaf ahlakının yokluğu ise tefrikaya, taassuba kapı aralar.

İhtilafı ahlaki sınırlar çerçevesinde sürdürmek rahmete kapı açar.
Kur’an ihtilafa sıcak bakar. Çünkü ihtilaf insanın tabiatında olan bir durumdur. İhtilaf farklılıktır. Farklılık ise zenginliktir.Esas olan bu zenginliği elbirliği ile, gönül birliği ile, yetenek ve kabiliyetleri birleştirerek, birbirimize yol olarak yol açarak, birbirimizin yükünü alarak, birbirimizi tüketmeden güç birliğine dönüştürmek gerekir.

Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar. Müsademe-i eşhastan kin, öfke, adavet ve fitne doğar. 
İnsanoğlu kendi görüşünü, yorumunu, anlayışını önemser ama bunu mutlaklaştırma hakkına yani ‘ille de bu doğru!’ deme hakkına sahip değildir.
Hele hele din konusunda hiç kimsenin görüşü dinin kendisi değildir. Sadece dinden anladığıdır ve nihayetinde bu da yorumlardan bir yorumdur.
Dinin kendisi bütünleyici iken, indi görüşlerle bölücü ve parçalayıcı olmak İslam’ın özü ile örtüşen bir durum değildir. Kendi düşüncelerimizi Kur’an’a söyletme ve dine giydirme sefaletine son vermeliyiz.
Din adına didişme, düello, polemik, mugalata, münakaşa marifet değildir. Önemli olan hakikatin tecellisi ve tescilidir.

Hakkın teslimidir.
Peki ihtilaf ve ahlakı ile ilgili bu girizgah cümlelerden sonra şu soruları sormak yerli yerinde olur sanırım.

Hedefe ulaşmak için her yol meşrudur.

Amaçlar araçlara feda edilebilir mi?

İhtilaflarımız varsa hasmımızı küçümsememizde sakınca varmı dır yok mudur?

Aklımızı ve kalbimizi bazen komplekslerimize kurban etmelimiyiz?

Kendi düşüncesini dogmalaştıran, fetişleştiren yani adeta kutsallaştıran bir kimse fikrin değil fitnenin peşinde değil midir?

Varlıklarını muhaliflerinin hataları üzerinden sürdürenlerin muvaffak olması mümkün müdür?

Öfkeler, önyargılar, ötekileştirmeler hakikatlerin önünü kesmeye zarar vermez mi?

Enfal Suresi. 46. ayette Rabbimiz şöyle buyurur:

“Ve Allah'la O'nun Elçisi'ne duyarlık ve bağlılık gösterin; ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa kuvvetiniz elden gider, zaafa uğrarsınız. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir!”

Mü’minlerin birbirinin kuyusunu kazmaları, birbirinin ipliğini pazara çıkarmaları, bir birlerine kılıç çekmeleri, Kur’an ihtilafa kapı aralarken cedelleşmeleri gayretullaha dokunacak eylemlerden değil midir?
Kısaca;

Müslümanlar her konuda olduğu gibi ihtilaflarını gidermek konusunda da itidalli ve istikamet üzere olması gerekmez mi?