“Beni anlamlı kılan yalnızca Sensin Ya Rabbi! Ben ancak Seninle anlamlıyım!” diyenden daha doğru sözlü kim olabilir ki...

Herkesin kendini birşeylere adadığı, kendisini birşeyler ile anlamlı kılmaya çalıştığı bir zamanda kendisini Allah’la anlamlandırmaya çalışandan daha doğru yolda kim olabilir ki...

Tüm hayatı anlamlılık ve amaçlılık yasasının üzerine bina eden Rahman’a kul olan, O’na ram olan ve O’nun sevgisine mazhar olandan daha mutlu kim olabilir ki...

Tüm kainata Allah’lı ve anlamlı gözlerle bakan insan kesinlikle Allah’ın bak dediği yerden bakmayı öğrenmiştir. Bunun doğal sonucu olarakta Allah’ın gör dediği şeyi görecektir. Yani eşyayı/varlığı, yani manayı/anlamı, yani Allah(cc)’ı. Hayatın bir anlamı ve amacının olduğunu ancak Allah(cc)’ı tanıyan ona ram olan, yani ona ‘kayıtsız şartsız teslim olan’ (müslüman) görebilir. O insan hayatın bir “anlam ve amaçlılık yasası” üzerine inşa olduğunu şöyle haykırır:

“..Rabbimiz! bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın! Yücelikte eşsizsin!..”(Ali İmran Sur, 3:191)

Ve Rabbi bu nidaya şöyle karşılık verir:

“Biz gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık; lakin bunları başka değil sadece gerçek bir amaç uğruna yarattık; ne var ki onların çoğu bunu kavramıyor.”(Duhan Sur, 44/38-39)

“Hayatın hiçbir anlamı yok!” diye haykıran insan, aslında küfrünü haykırıyordur. Gerçekte o “hayatın bir Allah’ı yok!” diye haykırmaktadır. Belkide bu kimsenin hayatta bir anlam ve amaç görememesi kendisinin anlam ve amaçtan yoksun olduğundandır. Belki de bu kişi eskilerin deyimiyle “usûlsüzlük vusûlsüzlüktür” girdabına yakalananlardandır. Yani yöntemsizlikleri ‘amaçlar’ına ulaşmalarına engel olmuştur. Hangi amaç, diye sormamalıyız. Çünkü her insanın bir amacı vardır, her ne kadar birçok kimse bunun farkında olmasada. İnsanın amacı kişiden kişiye değişmemeli/değişemez. Çünkü insanın ‘bir ve tek’ amacı vardır, onu da Rabbimiz şöyle ifade eder:

“Ben görünür-görünmez, bilinir-bilinmez tüm iradeli varlıkları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım!” (Ali İmran Sur, 3/56)

Peki kişiyi anlamlı kılan Allah(cc) ise ve amacı O’na kulluk etmek (sevmek) ise usûlü/yöntemi nedir ya da ne olmalıdır?

Bilmiyorum kaynaktan bahsetmeye gerek var mı?

Çünkü; eğer ortada bir kaynak, yani referans yoksa orada ne usûl olacaktır ne de vusûl.

Kaynak; tabiki de değiş(tiril)me ihtimali bulunmayan (15:9), kendisinde hiçbir kuşkuya da yer olmayan (2:2) Kur’an’dır. Peki bu kaynağı doğru anlamada güzel bir örnek/önder var mıdır?

Tabiki de...

O alemlere rahmet olan (21:107), kendisinde güzel örnek bulunan (33:21) Hz Muhammed(sav)'dir. O(sav)’un hayatını hayatımıza taşımak elbetteki hayatımıza anlamlılık olarak geri dönecektir.

Unutmayalım ki;

Bir kimsenin hayatında Allah(cc) varsa anlam vardır, ahlak vardır, amaç vardır.

Sözün özü;

Allah(cc) var, Allah (cc) yar!.