1. can ölümü tadacaktır. Doğduk ki öleceğiz. Yaratıldık ki sınanacağız. Rabbimiz Mülk Suresi. 2. Ayette:  O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tabi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O(nun) kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın)!” buyuruyor Rabbimiz. Buna göre hayatta olanlar için sınav devam ediyor. Hepimiz, her yerde, her zaman sınanmaktayız.
  2. sahibi Yüce Allah’tır. Sınavın yerini, zamanını, süresini ve sorularını O belirler. Zaten bunları sınav sahibi belirlemezse sınav olmaz. O, dilediği her şeyi dilediği gibi yapan ve yaptıklarından asla sorgulanmayandır. Ancak O’nun bir adı da el-Hakîm’dir. Söylemlerinde ve eylemlerinde sayısız hikmetler vardır O’nun. Bizler, O’nun söylediklerini ve eylediklerini konuşurken, asla sorgulamak için değil, hikmetlerine erebilmek için konuşuruz, kafa yorarız. Kimi zaman olur bu hikmetleri anlarız, kimi zaman bir kısmına anlarız, kimi zaman da anlayamayız. Ama biz biliriz ve inanırız ki mutlaka O’nun her söylediğinde ve her eylediğinde sayısız hikmet vardır. Bu hikmetlerin bir kısmı bu dünyada bize aşikâr olur, bir kısım hikmetleri anlamamız için ise uzun zamanın geçmesi, hatta bazen ahiretin gelmesi gerekebilir.

            Hepimiz sınavdayız dedik. Yaratılan ve mükellef olan her insan sınanır ve her insanın sınav soruları farklı farklıdır. Kimi varlıkla sınanır, kimi darlıkla. Kimi sarayla sınanır, kimi zindanla. Kimi kadınla sınanır, kimi erkekle. Kimi güzelliği ile sınanır, kimi özrüyle. Kimi sağlıkla sınanır, kimi hastalıkla. Kimi çocuk sahibi olmakla sınanır, kimi çocuksuzlukla. Kimi uzun ömürle sınanır, kimi gencecik yaşta gelen ölümle. Kimi yatağında ölümle sınanır, kimi beklenmedik bir kaza ölümüyle. Ama mükellef olan herkes sınanır.

            Hiç kimsenin neden bu soruları bana sordun deme hakkı yoktur. Çünkü herkese sınav soruları sorulmaktadır ve soruları Yüce Allah seçmektedir. Hiç kimseye de gücünün yetmeyeceği sorumluluklar yüklenmemektedir. Ama her insan kendisine yöneltilen, başına gelen soruların üstesinden gelerek sınavı başarmaya gayret etmelidir.

            Sınavın yer ve zamanını da Yüce Rabbimiz belirler. Biz biliriz ki her yerde ve her zamanda sınavdayız. Ancak neden beni bu yerde ve bu zamanda sınava tabi tuttun, deme hakkımız yoktur. Kaldı ki bizler, istediğimiz yer ve zamanda olsaydık sonuçta bizim için değişen bir şey olmayacaktı. Sözgelimi bu fitne döneminde, ahir zamanda ve şu çirkef dünyada değil de Saadet Çağında ve Münevver Medine’de sınava tabi tutulsaydık değişen bir şey olmayacaktı. Zira o dönemin ve o güzel yerin sınavda başarılı olanları da vardır, sınavda kaybedenleri de. Örneğin Ebubekir, Ömer, Osman, Ali’ler o dönemin sınavı başarıyla geçip kazananlarıdır. Ancak ismi zikre değmez pek çok müşrik, münafık, Yahudi, Hıristiyan o dönemde yaşadıkları halde sınavda başarılı olamamışlardır.

            Sınavın süresini de sınav sahibi belirlemektedir. O, kimine yüz yıllık bir ömür verir, kimine daha az yahut daha fazla. Ancak O, herkese sınav olacağı bir süre verir. Fatır Suresi. 37. Ayette Rabbimiz: Onlar orada, [cehennemde,]: “Rabbimiz! Bizi bu [azap]tan kurtar! Bundan sonra artık [eskiden] yaptıklarımızdan farklı iyi şeyler yapacağız!” diye feryad ederler. [O zaman onlara şöyle cevap vereceğiz:] “Size (orada,) düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve [üstelik] size bir uyarıcı da gelmişti. Öyleyse, [yaptığınız kötülüklerin meyvelerini] şimdi tadın bakalım: zalimler hiçbir yardımcı bulamayacaklardır!” buyuruyor.  Dolayısıyla hiç kimse başarısızlığına sınav süresini gerekçe gösteremez. Ben gencecik yaşta, erken (!) yaşta öldüm, sınavım erken bitti diyemez. Sonuçta o kişinin uzun yaşamasıyla kısa yaşaması arasında bir fark olmayacaktır.

            O halde bize düşen, her ân, her yerde, yaşadığımız her hadise ile sınandığımızın bilincinde olmak ve her zaman, her yerde ve her hadiseyle sınavımızı başarmak için gayret etmektir.