Çocukları olan anne babalarla, özellikle de annelerle konuştuğumda çoğunun konuşma içeriklerinde ‘ben çocuğum için yaşıyorum’ olduğunu görüyorum. Nasıl çocuğunuz için yaşıyorsunuz biraz açıklayabilir misiniz? Dediğimde ise yanıtlar genellikle şöyle oluyor:

Bundan sonra bir amacım yok, onlar iyi olsun yeter,

Ben parayı pulu ne yapayım, onlara birikim yapıyorum,

Gezmek dolaşmak işim olmaz, ben bütün zamanımı onlara ayırıyorum,

Onlar evde rahat etsinler, derslerini yapsınlar da ben bütün işleri yaparım,

Ben ne giysem olur, onların istediklerini alayım,

Yeter ki okusunlar, gerekirse ceketimi satarım,

Yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyorum,

Ve buna benzer pek çok yanıt veriyorlar.

Bu durumu kadınlar, çoğu zaman eşleri ve ailelerindeki diğer bireyler için de hissediyor ve yaşıyorlar.

Yaşam, sadece kendi dışındaki kişiler için yaşandığında ve sadece diğerlerinin gereksinimlerini karşılamaya adandığında, bir ömür fark edilmeden ve sonradan çok pişman olunacak şekilde geçebiliyor.

Kendiniz için istediğiniz, gerçekleştirmeyi, sizin dışındakilerin gereksinimleri ve koşullar uygun değil gibi göründüğü için erteledikleriniz çoğunlukta ise, çok dikkatli olmalısınız. Koşullar uygun gibi göründüğünde, erteledikleriniz için artık gereksiniminiz kalmayabilir ya da gerçekleştirecek sağlığınız veya gücünüz olmayabilir.

İş işten geçtikten sonra eyvah! demenin bir yararı olmayacağını aklınızda bulundurun.

Gelecekte bir gün kendinize soracağınız şu soruya vereceğiniz yanıt çok önemli gibi görünüyor.

Bu koskoca ömürde kendim olarak yaşamımın nerelerindeydim?

Kendinize vermeyi istediğiniz yanıt doğrultusunda yaşamınızı yapılandırmalısınız.

Çocuğunuzun, eşinizin başarısı, kendiniz için istediğiniz ve yapacağınız her şeyin önüne geçiyorsa başka türlü bir yaşam tarzı, onların başarısı ile birlikte kendiniz için, kendinize özel bir yaşam dileğinizse, ona göre bir yaşam tarzı benimsemeniz gerekiyor. Seçimlerinizin sonuçlarını düşünüp karar vermeniz ve bu durumun yaşamınıza getirdiklerinin farkında olarak yaşamanız çok önemli.

Bir taraftan, diğerleri için çok fedakârca davranılabildiği gibi diğer taraftan da diğerleri olmadan yaşanamayacağı düşünülebiliyor.

Kadınların çoğu, eşim olmazsa ben mahvolurum, çocuğum olmazsa ya da onun başına bir şey gelirse ben yaşayamam algısı içindeler. Beyler de eşim olmazsa ben perişan olurum ya da asla yaşayamam duygusu içinde olabiliyorlar.

Oysa gerçek, tam olarak o olmazsa ben yaşayamam, perişan olurum, ortada kalırım şeklinde olmuyor. Kayıplar yaşanınca, sonrası için, kesinlikle bir yol bulunuyor. Yeniden yapılanma bazen uzun bazen kısa sürüyor ama bir çaresi de mutlaka bulunuyor. Çünkü ölenle de ölünmüyor.

Sevgili anne babalar, çocuklarınızla birlikteliklerinizde öyle bir denge oluşturmalısınız ki, bir yandan kendiniz için yaşarken bir yandan da onların size gereksinim duydukları her noktada yaşamlarında olmalısınız. Ne çok uzağında ne de çok içinde… Aynı zamanda onları da, kendi yaşamınızın çok uzağında tutmamalısınız, çok içine de almamalısınız.  

Çocuklar, erişkin olduklarında ‘ben annemsiz ve babamsız hayatımı sürdürebilirim, ama onlarla yaşam çok zenginleşiyor ve bu çok müthiş’ duygusunu yaşamalılar.

Bizler de ‘ben çocuklarım olmadan yaşayabilirim ama onlarla hayatım çok zenginleşiyor ve çok müthiş’ duygusu içinde olabilmeliyiz.

Eşlerimizle ilişkilerimizde de öyle olmalı diye düşünüyorum. Ve birbirimiz için şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilmeliyiz: ‘Sensiz yaşayabilirim elbette, ama seninle hayatım harikalaşıyor’.