Bizler bu dünyada o kadar çok şeyi sorun ediyoruz ki, hayatın gerçeğini ıskalıyoruz. Yeri geliyor geçim derdine düşüyoruz, yeri geliyor ailevi sorunlar yaşıyoruz. Kimimiz siyasetin derdinde, kimisi ekonominin, kimisi eğitim hayatının peşinde, kimisi ekmek parası kaygısında… Herkesi bir şekilde oyalayan o kadar çok dert ve sorun var ki, bunlarla mücadele etmekten asıl olan meseleyi göremiyoruz. Yaşamın kaçınılmaz sonunu, ölümü unutuyoruz. O kadar çok hayatın akışına kendimizi kaptırmışız ki, ölümü unuturcasına çalışmaya başlamışız. Sadece çalışmakta değil asıl sorun acımadan kalp kırıyoruz sanki herkes burada garantiymiş gibi, sanki her şeyi düzeltmeye bol bol vaktimiz varmışçasına… Oysaki hiçbirimizin bir dakika sonrası bile garanti değil. Rahatlığımız bazen beni aşırı şaşırtıyor, kendimizi oyalıyor kendimizi kandırıyoruz. Böyle bir dünyada hiçbir şey için ne kendimizi üzmeliyiz ne de karşımızdaki insanları kırmalıyız. Fırsat varken insanlar sevdiklerine sarılmalı, gönül almalı, geçici dünyada güzel anılar bırakmalı. Bu hayatın başı da, ortası da, sonu da ölüm. Her şey geçici, her şey yalan, bir tek ölüm gerçek…