Ahlak güzeldir. Müslüman'da olursa daha güzeldir!.

    Söz ve eylem ahlakı güzeldir. Müslüman'da olursa çok daha güzeldir.

Bir kimseyi dilinden, renginden, düşünce ve fikirlerinden dolayı ötelemek, aşağılamak, linç etmek, tekfir etmek ahlakla bağdaşır bir tavır değildir. Hele bunu Müslüman Müslüman'a yapıyorsa sözün bittiği yer, tuzun dahi koktuğu noktadır!..

     Bir kimsenin, bir yapının, bir gücün, bir otoritenin hakikat tekelciliğine soyunması, hakikati tamamıyla kendinden menkul görüp tektipleştirici, ötekileştirici, Müslümanlar arasında kin nefret tohumları saçarak duvarlar örücü mahiyette kampanyalar yürütmesi İslam ahlakı ile de insanlık duruşu ile de bağdaşmaz!..

     Bir kimse hem "Ben Müslüman'ım!" diyecek hemde Müslüman kardeşine pusu kuracak. Müslüman kardeşinin gıybetini edecek. Ona çelme çalacak. Koskoca 24 saatini iftira kampanyaları ile, dedikodu ile, hile ile, desise ile, nemime ile, tecessüs ile geçirecek. Başlı başına tenakuz değil mi bu?

     Bir kimse hem "Ben Müslüman'ım!" diyecek 

hemde aklını, ruhunu, kalbini ve tüm benliğini ilahi olandan, ulvi olandan, ruhi olandan, fitri olandan uzak tutacak. Bu mudur Allah'a ve ahirete inanmak. Bu mudur ahlakilik? Bu mudur insanilik?

     Bir kimse hem "Ben Müslüman'ım!" diyecek hemde Müslüman kardeşine pusu kuracak. Hem Müslüman geçinecek hemde Müslüman kardeşine hayat hakkı tanımayacak. Hem müslümanlıktan dem vuracak hemde Müslüman kardeşinin gıybetini edecek ve ona sürekli kara çalacak..

     Hani bizler "Allah'a firar edin/koşun!" (Zariyat Sur, 51/50) ayetini tefekkür ederek, teakkül ederek, tezekkür ederek içselleştirecektik?

      Hani bizler " Ey iman edenler! Yeniden iman edin!" (Nisa Sur, 4/136) ayetini okur okumaz silkelenep, kendimize gelip imanımızı yeniden tazeleyecektik!..

      Hayat kitabımız Kur'an'a kulak verelim mi? 

       "Allah'tan gelen öğütlerin ve O'nun indirdiği gerçeğin (Kur'an'ın) etkisi ile mü'minlerin kalplerinin yumuşayacağı, ürpereceği gün hâlâ gelmedi mi?" Hadid Sur, 57/16

      Hadid Suresi 16. Ayeti dinleyip etkilenen sonrada yaptığı yanlışlardan tövbe eden bir sahabe vardı. O ayeti dinlediğinde "Evet. Geldi o vakit Ya Rabbi!" diyerek tövbe etmiş ve kendisini hak ve hakikate adamıştı. İşte bu sahabe Fudayl b. İyaz idi.

      Ne dersiniz dedikodu, gıybet, iftira, suizan, çekememezlik, tekfircilik, tefrikacılık, kumpaslar, tuzak kurmalar, pusu kurmalar, linç etmeler, hayat hakkı tanımamalar. Yetsin gayri bunlar. Gelmedi mi hala Müslüman'ın Müslüman'a kardeşce yaklaşma zamanı, el tutma anı, bir binanın tuğlaları gibi olma vakti. Gelmedi mi hala?..

       Kısaca: Tüm kazanımlarımızı yani ilmi, fikri, sosyal, kültürel, ekonomik vs. Ne varsa hepsini ama hepsini ahlak ile taçlandırmak vakti hâlâ gelmedi mi?..

       Unutmayalım ki: 

        Hata etmek, kusur işlemek, yanlış yapmak insan işidir. İnsanın hatasını kusurunu yanlışını farketmesi ve ondan vazgeçmesi onu Ademleştirir. Hatasında, kusurunda yanlışında inatlaşması, ısrar etmesi ise o kişiyi İblisleştirir!..