Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, Korona sonrası hayatların dijitalleşeceğini belirtip Türkiye’nin milli tedbirler alması gerektiğini söyledi.

Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, Korona salgını sonrasında dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını, hayatların dijitalleşeceğini belirterek, “Korona virüs vakaları şuan dünyayı kuşatmış durumda ve dünyanın gündeminde. Korona virüsün çıkışı, çıkma nedeni, nerede çıktığı, nasıl çıktığı bizim için şuan önemli değil. Dünya üzerinde bıraktığı etki önemli. Liderler bu konuyu gündeme getirirken sayın Cumhurbaşkanımızın da ilk söylemlerinden bir tanesi buydu. ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ deniliyordu. İnsanlarımızı şuan da bir korku psikolojisi kapsadı. Bu korku psikolojisi nedir, toplumun öncül olarak hayati bir tehdit algılamasıyla oluşması. Sonrasında buna bağlı olarak da bazı değişimler gelecektir. Planlanan durum her neyse ister planlı olsun ister plansız olsun, toplumsal değişmeler kendi içerisinde bazı sonuçları üretecektir. Bizim sonucumuz nedir derken; sosyo-psikolojik, ekonomik anlamda önemli şekilde yaşantı biçimimiz belki de bu güne kadar gördüğümüzün çok çok ötesinde bir değişime maruz kalacak” dedi.

“DİJİTAL NESNELER HAYATIMIZI KUŞATACAK”

Prof.Dr. Tuncay Dilci, Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği olarak yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarını ifade edip, korona sonrası dijital nesnelerin hayatımızı kuşatacağının altını çizdi. Dilci, “Biz Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği olarak ilk çıktığımızda vatandaşlarımızın sağlıklı bir dijital yaşam kültürü nasıl olur, bunu nasıl yönlendirebiliriz çabası içerisindeyken adeta yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Şuan yeni bir çağın içerisine girdik diyebiliriz. Adına ‘Dijital Çağ’ diyebileceğimiz, dijitalizm dediğimiz bu çağın en karakteristik özelliği elektronik dijital nesnelerin bizim hayatımızı her yönüyle kuşatacak olması ve kuşatıyor olması. Dijital çağ yeni bir davranış akımını da peşinden getirdi. Adına Sanalizm dediğimiz, her şeyin ekran üzerinde ve elektronik ortamda sanallaştığı bir Dünyayla karşı karşıya geleceğiz” dedi.

“TRANS İNSANLAR OLUŞACAK”

Dilci, teknolojinin normal yaşantımızda ciddi değişikliklere neden olacağına vurgu yaparak, “Örneğin sizinle sohbetimiz bile gelecekte yüz yüze olmayacak ama benim siluetim gelip sizin yanınızda oturup sizinle sohbet eder noktaya gelecek. Bu 5 G teknolojisi ve 6 G sonrası artık trans insan modeline geçişle beraber gerçek insan olma, gerçek vatandaşlık kimliği ve vatandaş olma durumları da değişecek. Dünya vatandaşlığı gibi bir şeyler dayatılabilir. Dünya vatandaşlığından kastımız dijital çağda artık zaman, mekan ve süre konusu klasik fiziksel terminoloji ile ifade edilmeyecek” dedi.

“MİLLİ YAZILIMCILARA TESLİM EDİLMELİYİZ”

Yaşanacak dijital dönüşüm karşısında Türkiye’nin milli adımlar atması gerektiğini belirten Dilci, “Biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak varlığımızı nasıl sürdüreceğiz konusunda bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Birincisi milli bir devlet politikası oluşturmamız gerekir. Yani bu anlamda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardı, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ şeklinde işte şimdi bizi ‘Türk yazılım mühendislerine emanet ediniz’ sloganımız olması lazım. Türk yazılım mühendislerine emanet edilmemiz lazım. Yabancıların yapmış olduğu yazılım ve içerikler bizim kültürel dejenerasyonumuzu hızlandıracak. Dijital çağda yaşayacağız, evet bizde varız diyeceğiz. Yani insani ilişkilerimizden kültürel kodlarımıza, bunları birilerinin dayatmalarına maruz kalacak şekilde yapmak yerine, her şeyi bizim şekillendirdiğimiz, bizim biçimlendirdiğimiz, yeni- yine- yeniden ama eski kültürümüzü de bu dijital çağın içerisine enjekte ederek, harmanlayarak bu dönüşümü sağlıklı bir şekilde yapmamız lazım”dedi.

“YARI ROBOT İNSANLAR DEĞİL, ORGANİK BİR HAYAT”

Teknolojiye karşı olmadıklarını belirten Dilci, “Ben teknolojiye karşı değilim ama çabalarımız, çalışmalarımız sağlıklı bir teknoloji kullanımına dönük. Dünya bundan kaçamaz ama doğru ve sağlıklı kullanmalıyız. Organik yaşamı tamamen benimsiyoruz ama bundan da kaçamayacağımıza göre bunu doğru, ihtiyacımız olduğu kadarıyla, teknolojinin ya da dijitalizmin bize hükmetmemesi, bizi yarı sentetik yada trans insan modeline dönüştürüp, yarı robotikleşmiş insani özelliklerimizden, inançlarımızdan, değerlerimizden, her şeyden uzaklaştıran değil. Ama bugün ortaya konulan durum bu”dedi.

“ÇİPLERLE BİZİ KUŞATABİLİRLER”

Prof. Dr. Tuncay Dilci, yaklaşan dijital çağda insanların sağlık kontrollerinin çiplerle ve elektriksel sistemlerle yapılabileceğine değinerek şunları söyledi. “Dijital çağın getirdiği yeni yaşam biçiminde sağlık konusunda yine önemli. Bu bireysel, ruhsal sağlığımız olabileceği gibi biyolojik sağlığımızın da bir takım ilaçlarla, çipler aracılığıyla kontrol edilmesi. Evde elektronik ortamla tansiyon ölçülmesi, sağlık testlerinin yapılması söz konusu olacaktır. Burada da ben milli yazılımdan taraftarım. Çünkü milli yazılımı kendi kültürel yazılımı da geliştireceğimiz aşılar ve bu aşılara bağlı geliştireceğimiz yapay zeka temelli sistemle, kendi biyolojik sağlığımızı da kontrol edebilir, yönlendirebilir, bununla ilgili hazırlayacağımız klasörlerle kişiye özgü sağlık dosyaları, devletimizin sisteminde olabilir. Ama bunu yurt dışı ya da yabancı kaynaklı yaptığımız zaman görüyorsunuz, bir virüs oluşturuyor, senin kültürel kodlarına uygun, psikolojik sağlığına uygun, DNA formuna uygun. Oluşturacakları tehditlerle bizi rahatlıkla kuşatabilirler” (İHA)