MEHMET TIRPAN

Yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan Divriği Ulu Cami’ye ilgi her geçen gün artıyor. Özellikle hafta sonu yoğun ilginin olduğu Divriği Ulu Cami’de duran restorasyon çalışmalarının yeniden başlayıp onarımın biran önce bitirilmesi gerekiyor.

Dünya’da eşi benzeri olmayan ancak etrafı ve üst kısmı iskele ile çevrilen Cami böyle giderse günden güne yok olacak. İlk restorasyon çalışmaları 1995 yılında başlayan 01 Ocak 2015 restorasyon sürecine giren ve 2020 yılında bitirilmesi beklenen onarım çalışmaları 6 yıldır bir türlü bitmek bilmedi. İhaleyi alan firma işi bırakıp gitti çalışmalar yarıda kaldı. Üzerinde binlerce farklı motif bulunan ve eşsiz taş işçiliği ile yapılan eserin biran önce ayağa kaldırılması elzem hale geldi.

Özellikle namaz kılan kadın ve erkek ve kadın siluetleri ile kendine hayran bırakan eşsiz yapının geçmişi Hititler Dönemine kadar iniyor. Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından camisi ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılan Caminin bir bölümünün geçmiş yıllarda şifa hane olarak da kullanıldığı bilinmekte. Gayrimüslimlerin insan katlettiği salgın dönemlerinde şifa dağıtılan Ulu Camide aynı zamanda akıl hastalarının da su sesi ile sağlıklarına kavuşturulduğu bilinmekte. Caminin asıl ana giriş kapısı olan ve Cennet kapısı da olarak adlandırılan heybetli kapının üzerinde Kuran’ı Kerim’de geçen cennet ayetleri, laleler, güller ve sarmaşık motifleri yer alıyor. Kapının üzerinde yine Hayat Ağacı motifi ve sonsuzluğu işaret eden botanik bahçeler yer alıyor. Tamamı ile cennetin güzelliklerini anlatıldığı kapıda ayrıca insan organlarının şekilleri de yer alıyor.

Türkiye’de UNESCO’nun ilk listesine giren eserin cennet kapısında cehenneme de kazan şeklinde yer verilmiş. Cehennemin boş ve ateşten ibaret olduğu olduğunun vurgulandığı yapıda insanlara dinimize uygun yaşamaları belirtilmiş.

Eserin cennet kapısındaki anlamlı motifler yine eşsiz eserin diğer 3 kapısında da yer alıyor. Yapının tüm taç kapılarındaki üç boyutlu, asimetrik, bitkisel ve geometrik figürler özgün bir betimleme anlayışıyla heykele yakın yüksek kabartma tekniğinde coşkun bir biçimde işlendiği de görülüyor.