Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası hakkında bilgi almak isteyenler Divriği Kaymakamlığı Ulu Cami ve Darüşşifası resmi sitesine girerek eşsiz eseri 4 ayrı dilde tanıyabilecek. Mehmet TIRPAN UNESCO'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası http://www.divrigiulucamii.com/tr/ adlı internet sitesinde Türkçe, İngilizce, Arapça ve Japonca olarak tanıtılacak. Divriği Kaymakamlığı'na bağlı resmi internet sitesine ülkenin dört bir yanından giriş yapacak olan kişiler Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilen Divriği Ulu Cami hakkında genel bilgi ve içerisindeki eşsiz eserler hakkında detaylı bilgi edinebilecek. Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından yaptırılan Divriği Ulu Cami'nin tanıtımı 4 ayrı dilde yapılıyor. Ayrıca internet sitesine giriş yapan kişiler Divriği Ulu Caminin birbirinden eşsiz 4 kapısını da rahatlıkla inceleyerek bilgi edinebilecek. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nı gezmeye gelenler, genellikle Divriği Ulu Camiide ortaya çıkan 'namaz kılan insan' silüetleri ne ilgi gösteriyordu. Ama artık Divriği Ulu Cami minberi, mihrap'ı ve içerisindeki türbesi ile de ön plana çıkacak. DİVRİĞİ ULU CAMİ Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak bilinen yapı topluluğu, cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir külliyeden oluşuyor. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilen Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından 1228 yılında inşaatına başlanmıştır. Divriği Ulu Caminin Darüşşifasını ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 1228 yılında inşaatına başlanılan Ulu Cami 1243 yılında tamamlanmıştır. Ulu Caminin Baş Mimarlığını Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah üstlenmiştir. Başta kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde bulunan, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların ellerinden çıkan, taş işçiliğinin en nadide ve en ince örneklerini yansıtan harikulade motifler tüm dünyanın ilgi ve dikkatini çekmektedir. Bu eseri farklı ve özgün kılan bir diğer özellik de, uzaktan bakıldığında simetrik olduğu düşünülen, fakat özünde asimetrik olan bezemelerde yer alan on binlerce motifin hiç birinin bir daha kendini tekrar etmemesi; kâinattaki farklı varlıkların muhteşem bir ahenk ve denge içerisinde olduklarının taşa nakşedilerek gözler önüne serilmesidir. Mimari üslubu, süsleme ve örtü sistemlerinin dengeli ve uyumlu tasarımıyla önem kazanan bu şaheser, dünyada, görülmeye değer eserler listesinin başında yer almaktadır. Bu büyüleyici eseri anlatmaya sözlerin yetersiz kalacağını Evliya Çelebi yüzyıllar önce şöyle ifade etmiştir: "Methinde diller kısır, kalem kırıktır". Görenleri kendisine hayran bırakan bu muhteşem abide eser, sanat tarihçileri tarafından 'Divriği mucizesi', 'Anadolu’nun Elhamrası' gibi ifadelerle tanımlanmıştır. 1985 yılında UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan, İslam mimarisinin bu başyapıtı, aynı zamanda T.C. Cumhurbaşkanlığı makamının koruması altındadır. ŞAH KAPISI Caminin doğu kısmında yer alan bu kapı klasik Selçuklu üslubuyla yapılmış mütevazı bir görünüme sahiptir. Cami içinde şu an sadece iskeleti kalmış bölüme açılan, şahın ibadet için camiye girişte kullandığı kapıdır. Osmanlı’daki “hünkâr kapısı” olarak tabir edilen kapılarla aynı fonksiyonu görmektedir. Kapının insan boyundan küçük yapılmasının amacı, insanda tevazu ve kulluk bilincini ortaya çıkarmak ve Şah’ın yalnız Allah'ın huzurunda eğileceğini vurgulamak içindir. Hünkâr kapıları ve hünkâr mahfilleri, padişah ya da beyleri cemaatten soyutlamak amacıyla değil, olası suikast ve saldırılara karşı korumak maksatlı yapılmıştır. Kapıdaki kitabede, Şah’a Camiye her girişinde gerçek mülk sahibini hatırlatmak istercesine, ''Mülk, Kahhar ve tek olan Allah'a aittir" ayeti yazılıdır. BATI KAPI Bu kapının, Çarşı Kapı, Çıkış Kapısı, Gölgeli Kapı gibi isimlerinin yanısıra, son zamanlarda yaygın olarak kullanılan ismi 'Tekstil Kapı'dır. İnce taş işlemeciliğinin zirveye ulaştığı kapı, bir kilimi ya da seccadeyi anımsattığı ve yüksek oranda dantel örneklerini sergilediği için bu ismi almıştır. Kapıda en dikkat çeken unsur dışa çıkıntılı biçimdeki kilit taşıdır. Yüzeyi, demircileri simgeleyen güğüm başı motiflidir. Baş mimar bu eserin tamamında taşların birbirine geçme ve tutma şekli olan kilit taşı yöntemini kullanmıştır. Orta kısımda lale ve lale yaprakları bulunmaktadır. Bu eserde lale motifleri çok sayıda farklı şekillerde kullanılmıştır. Lale, tasavvufta Allah’ı temsil eder, çünkü lale tek bir soğandan tek bir bitki olarak yetişir ve tekliği ifade eder. Aynı zamanda, Allah lafzı ile lale kelimesi, ebced hesabında aynı rakamsal değere yani 66’ya tekabül etmektedir. Kapının üzerindeki üç satırlık kitabede yer alan ifade şöyledir: "Şehinşah oğlu Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah'ın affına muhtaç aciz kul, adaletli melik, bu caminin yapılışını 626 (M.1228) yılında emretti, Allah mülkünü daim etsin". Kapının iç kısmında sağ ve solda yer alan sütunlar, denge sütunlarıdır. Sağ denge sütununun üzerinde Allah lafzı orijinal Arapça metni ile yatay olarak yazılmışken, sol taraftaki sütunda Allah lafzı açılı tarzda yazılmıştır. Bu sütunlar 1939 Erzincan depremine kadar üzerindeki ok işaretleri yönünde dönmekteydi. Batı kapıda Mayıs ile Eylül ayları arasında, ikindi namazından 45 dakika önce, insan silueti şeklinde bir gölge oluşmaktadır. Bu siluet, önce Kur’an okuyan, namaz saati yaklaştığında ise ellerini bağlayarak kıyamda duran bir insan gölgesi şeklini almaktadır. Bu kapı ile birlikte diğer kapılarda da yer alan bu siluetlerin bir tesadüf eseri olmadığı, çok kapsamlı bir fizik bilgisi ve çok ince hesaplarla yapılabileceği ve bugün bile hala bu ışık ve gölge oyunlarının sırrının tam olarak çözülemediği uzmanlar tarafından belirtilmektedir. Kapının dışında sağ tarafta çift başlı kartal, sol tarafta ise hem çift başlı kartal hem de başı öne doğru eğik şahin motifi bulunmaktadır. Çift başlı kartal Anadolu Selçuklularını simgeleyen bir amblemdir. Gücü, asaleti ve özgürlüğü temsil etmektedir. Başı öne doğru eğik şahin ise Mengücek Beyliği’nin sembolüdür. Mengücek Beyliği’nin Anadolu Selçuklu devletine bağlılığını ve saygısını göstermek üzere, şahin figürü, başı öne eğik olarak taşa nakşedilmiştir. Aynı zamanda şahinin bir pençesi havadadır. Bu, beyliğin, yanlışlık ve haksızlıklara karşı gücünü ortaya koyabileceğinin bir göstergesidir. DARÜŞŞİFA TAÇ KAPISI Görkemli bir yapıya sahip olan Darüşşifa’nın giriş kapısı 'Taç Kapı' olarak adlandırılmıştır. Kapının iç alınlık kısmında Selçuklu’yu simgeleyen beşgen ve sekizgen yıldız motifleri kullanılmıştır. Kapı üzerinde yer alan yıldız ve hilaller Türk Bayrağındaki hilal ve yıldızın bire bir aynısıdır. Pencereyi ortadan ikiye bölen sütun 'denge sütunu'dur. Baş mimar, bu kapıdakinden başka iki adet de cami bölümündeki batı kapıya olmak üzere külliyeye toplam üç adet denge sütunu yerleştirmiştir. Denge sütunları cami ve şifahanenin dengede olup olmadığını göstermektedir. 1939 yılındaki Erzincan depreminden etkilenerek dönme özelliğini yitirmişlerdir. Taç kapıdaki denge sütununun sağ ve sol kısımlarındaki hilaller içerisine Süleyman mührü olarak nitelendirilen altıgen yıldızlar yerleştirilmiştir. Sütunun altında bulunan Selçuklu sülüs yazısıyla yazılmış üç satırlık kitabede: 'Fahrettin Behram Şah'ın kızı Melike Turan, Allah'ın affına muhtaç aciz kul, adaletli melike bu şifa yurdunun yapılışını 626 H/1228 M yılında emretti' ifadesi yer almaktadır. Kapının sağında ve solunda, kabartma rozet şeklindeki bitkisel bezemelerin üzerinde insan figürleri bulunmaktadır. Bunların yüzleri zamanla aşınmıştır. CENNET KAPISI Bu eserde her kapı ayrı bir güzelliğe sahip olmakla birlikte en görkemli ve ihtişamlı kapı bu kapıdır. Kapı, kaleye baktığı için Kale Kapı, kuzeye baktığı için Kuzey Kapı, cemaatin giriş kapısı olarak kullanıldığı için Cümle Kapısı gibi isimlerle anılmakla birlikte en yaygın bilinen ve kullanılan ismi Cennet Kapıdır. Bu kapıya cennet kapı adının verilmesi, üzerindeki tüm motiflerin cenneti tasvir etmesi sebebiyledir. Kuran-ı Kerim’de geçen cenneti anlatan ayetlerdeki eşsiz cennet nimetlerinin tasvirleri burada taşa nakşedilmiştir. Anlatılmak istenen cennet olunca, onu anlatan motifler de bir o kadar harika ve benzersiz olmuştur. Kapının tamamı bir cennet bahçesine benzetilerek cennet ve cennetin katmanları anlatılmıştır. Sağ taraftaki yıldız bordüründe 'Adaletli sultanın mutluluğu, egemenliği ve saadeti ebedi olsun' ifadesi, simetrisinde ise Ayetü’l-Kürsi'nin, 'Allah'tan başka ilah yoktur, sadece O vardır' anlamındaki kısmın metni yazılıdır. Zirve noktasındaki kitabede 'Sultanu’l-muazzama, halifenin yardımcısı Alâeddin Keykubat zamanında' yazmaktadır. Bu camiyi yaptıran Beylik, Selçuklu Devleti’ne bağlı olduğundan, devletin başındaki sultanın ismine özellikle cennet kapıda yer vererek Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat'ı yüceltmiştir. Kapı üzerinde, hayat ağacı motifleri ve sonsuzluğu ifade eden rozetler bulunmaktadır. Hayat ağacı motifi ebediyeti, ölümden sonraki ahiret hayatını ve cenneti sembolize etmektedir. Ayrıca, altında ateş yanan kazanları gösteren motiflerle, az da olsa cehennem hatırlatılmıştır. Esasında, altında ateş yanan kazanlar Anadolu Selçukluları’nda bolluk ve bereketin simgesi iken bu kapıda cehennemi tasvir etmek için de kullanılmıştır. Kazan üzerinde devam eden sütunlara hiçbir motif işlenmeyerek cehennemin boş, cennetin ise güzelliklerle dolu olduğuna vurgu yapılmıştır. Kapının kitabesi bu yapının en nadide kısımlarından biridir. Kitabe beş ana parçadan oluşmuş, bitkisel bezemeler içerisine yazılarak harikulade bir çerçeve içine alınmıştır. Kitabede 'Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah'ın affına muhtaç, aciz kul 626 Hicri aylarının birinde bu caminin yapılmasını emretti' ifadesi yer almaktadır. Bununla beraber kitabenin başlangıç parçasında 'gül' son parçasında ise 'bülbül' motifi işlenerek bu eserin yapılış gayesi dile getirilmiştir: Gül peygamberimizi; bülbül ise onun Allah’a olan aşkını simgelemektedir.