SEYİT ÖMER YILDIZ

Sivas Arkeoloji Müzesi 2019 yılında 24 bin ziyaretçiyi ağırladı. Rahmi günay caddesi üzerinde bulunan Arkeoloji müzesi her geçen gün yapılan kazılar ve bulunan eserlerle zenginleşmeye devam ediyor. Çalışmalarla birlikte ziyaretçi sayısının da her geçen yıl arttığı öğrenildi. Orta Anadolu’nun en büyük müzesi olma özelliğine sahip olan Sivas Arkeoloji Müzesi’ni gören vatandaşlar müzeden oldukça mutlu ayrılıyor. Sabah 08:00’da açılan ve akşam 17:00’a kadar misafirlerini ağırlayan arkeoloji müzesinde 2 bin 487 arkeolojik eser, 5 bin 805 sikke ile önemli bir tarihi içerisinde barındırıyor. Sıra kum havuzu, kil tablet çalışmaları, resim çalışmaları ve arkeolojik kazı alanı gibi çocuk eğitim alanının da bulunduğu arkeoloji müzesini gezen bayanlar altın eserlere ve heykellere daha çok ilgi gösteriyor.  

ARKEOLOJİK ANLAMDA SİVAS ÖNEMLİ BİR YERLEŞİM YERİ

Sivas, Neolitik Çağ’dan günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. M.Ö 5000-3000 yılları arasını kapsayan Kalkolitik döneme ait çok sayıda yerleşim yeri tespit edilmiştir. M.Ö 3. Bin yıldan başlayarak M.Ö.1200 yıllarına kadar uzanan Eski Tunç Çağının üç evresine ait yerleşim yerleri ortaya çıkarılmıştır. II. bin yıldan Tunç Çağının sonuna kadar geçen süreçte bölgede Hitit egemenliğinin bulunduğu, Hititler tarafından “Yukarı Ülke” olarak adlandırılan Kuşaklı ile “Maraşantiya” diye adlandırılan Kayalıpınar ören yerinde yapılan kazılardan elde edilen bilgilere göre anlaşılmaktadır. Bu dönemde ilk defa çömlekçi çarkı kullanılmaya başlanmış ve tablet adı verilen yazılı belgeler ortaya çıkmıştır. M.Ö. 1500 ve 1400’lü yıllarda, önemli bir yerleşim merkezi olan ve Hitit krallarının: Başkent Boğazköy’den gelerek, yazlık çalışmalarını yürüttükleri ‘Sarissa Yerleşimi’ Anadolu’da tablet buluntusu veren, beşinci merkezdir. Kayalıpınar kazılarında Asur kil tabletlerin ortaya çıkması, II. bin başlarında Asur ticaret kolonileri çağında bölgede önemli ticari faaliyetlerin olduğunu göstermektedir. M.Ö. 1200 yılında Hitit Devleti, Trakya’dan gelen deniz kavimlerin Anadolu’yu istilası sonucu yıkılmıştır. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Asur, İskit ve Med hakimiyetine giren Sivas’ta M.Ö 550 yılında Pers egemenliği başlamıştır. Makedonya Kralı büyük İskender’in Anadolu’ya M.Ö. 3345-332 yıllarında yaptığı seferler sonrası Pers hâkimiyeti son bulmuş ve Roma İmparatorluğunun hâkimiyeti başlamıştır. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu parçalanınca Doğu Roma imparatorluğu sınırları içerisinde kalan şehir Kapadokya bölgesinin önemli merkezlerinden biri olmuştur.

Türklerin Sivas’a gelişi, 11. Yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır.  Sivas merkez olmak üzere Danişmentli devleti kurulmuş, şehir 1175 yılında Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.  1243 yılından Moğol hâkimiyetine giren Sivas’ta 1343 yılında Emir Eretna tarafından Eratna devleti kurulmuş, 1381 yılında Kadı Burhanettin Beyliği kurulmuş ve Sivas 1408 yılında ise kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Sivas şehrinin Roma İmparatorluğu döneminde “Sebasteia" adını aldığı, şehrin isminin Hitit Kavmi olan sibasip adından geldiği, Roma İmparatoru Aguste tarafından şehre Yunanca’da şehir manasına gelen ‘Sebasteia’ adının verildiği, Selçuklular zamanında ise şehrin isminin üç değirmen anlamına gelen ‘Sebast’ kelimesinden geldiği rivayet edilmektedir.

ARKEOLOJİ MÜZESİ TAM BİR HAZİNE

Sivas coğrafyasında yaşamış binlerce yıllık kültür birikimini oluşturmuş medeniyetlerin zengin ve ünik eserleri Sivas Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Sivas, ülkemizde müzecilik fikrinin erken gelişmiş olduğu 1923 tarihinde ilk müzenin oluşturulduğu kentlerimizdendir. Sivas Arkeoloji Müzesi (Tescilli Eski Sanat Okulu binası) 1896–1899 yıllarında, Sivas Valisi Reşit Akif Paşa tarafından Sanayi-i Mektebi olarak yaptırılmıştır. 1911 yılında, Sivas Valisi Muammer Bey tarafından eklentiler yapılarak Sanat Okulu Halıcılık Mektebi olarak genişletilen yapı fabrikalara ara teknik elaman yetiştirmek amacıyla Demircilik ve Marangozluk atölyesi olarak açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca teşhir ve tanzimi düzenlenerek 29.04.2009 tarihinde Sivas Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Tek kat olarak düzenlenen arkeoloji salonunda kronolojik sergi düzeni izlenmiştir. Teşhir salonunda ziyaretçiyi ilk olarak fosil buluntuları karşılamaktadır. Bu bölümde Sivas Hayranlı-Halimin Hanı Mevkiinde ortaya çıkarılan M.Ö. 9 milyon yıl öncesi Geç Miyosen Dönemine tarihlenen çeşitli hayvanlara ait fosil kalıntıları sergilenmektedir. Teşhir salonunda Kalkolitik Çağ, Erken Tunç Çağı, Altınyayla Kuşaklı-Sarissa Antik Kenti, Yıldızeli Kayalıpınar Ören Yeri, Demir Çağı, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı buluntularının sergilendiği vitrinler ile altın eserler, cam eserler, sikkeler ve taş eserler sergilenmektedir.

Teşhir salonundada Hitit Dönemine ait Kuşaklı Sarissa’da ele geçen bira imalathanesinin in-sutu şeklinde kurgusu teşhir edilmektedir. Sivas, Yıldızeli Kayalıpınar ören yerinden 2013 yılı kazı sezonunda müzeye getirilen ve Roma dönemine tarihlendirilen Antropologların kemikler üzerinde yaptığı inceleye göre; salgın hastalık sonucu hayatını kaybeden anne ile bebeğine ait lahit mezar yer almaktadır.

Arkeolojik buluntular

Sivas Arkeoloji Müzesinde Kalkolitik Çağdan, Osmanlı Dönemi sonuna kadar dönemi kapsayan arkeolojik ünik eserler, pişmiş topraktan kaplar, değişik form ve özellikte günlük kullanım eşyaları, madeni ve tıbbi aletler, dinsel (ritüel) kaplar, Hitit Dönemi tabletleri, silindir mühürler, mühür ve mühür baskıları, ziynet eşyaları (bilezik, yüzük, küpe) sergilenmektedir. Arkeoloji müzesinin  ve Sivas’ın sembolü haline gelmiş Anadolu’da aynı özellikte ikinci bir örneği bulunmayan Hitit Dönemi rythonu ikiz boğalar; Sivas, Altınyayla, Başören Köyü Kuşaklı Ören yerinde bulunarak 1998 yılında müzemize getirilmiştir. İkiz boğalar Hitit Fırtına Tanrısı Teşhup’un boğaları olarak bilinen Huri ve Şerriyi sembolize etmekle birlikte zıtlıkların da sembolüdür.

TAŞ ESERLER:

Taş eserler bölümü Sivas ve çevresinde yaşamış medeniyetlerin ölü kültünü yansıtmaktadır. Hitit dönemine ait hiyeroglifiyle yazılmış kitabeler, Hitit Tanrıça Kabartması (Ortostat), Aslan Heykelleri, Roma Dönemi lahitleri, mezar stelleri, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi mezar taşları, kitabeleri, sandukaları ile birlikte Sivas tarihi yapılarının kitabeleri yer almaktadır.

Arkeoloji müzesinde ki önemli eserlerden olan Osman Bey büstü; 1916 yılında Sivas'ın Hafik İlçesinde dönemin valisi Muammer Bey tarafından yaptırılmıştır. Hafikli ustalar tarafından yapılan Osman Bey büstü Osmanlı Döneminin ilk anıt heykel örneğidir.

ALTIN ESERLER:

Altın eserler vitrininde Urartu, Roma ve Bizans Dönemi süs ve ziynet eşyaları (yüzük, küpe, bilezik kolye, pandantif vb) sergilenmekle birlikte vitrinin ünik eseri Sivas, Kangal, Yarhisar Köyü yakınlarında bir tarlada bulunan 14-16 gr ağırlığında saf altından yapılmış mühür yüzüktür. Yüzük mührün, Hitit İmparatorluk Çağına ait olduğu Boğazköy ve Konya Karahöyük baskılarından anlaşılmaktadır. Mühür yüzüğün baş saki (içki sunucu Muw(ya)ata) ait olduğunu bilinmektedir.

                                              

GÜRÜN TEPECİK MOZAİĞİ:

Müze teşhir salonunun bir duvarında sergilenen; Sivas, Gürün, Tepecik Köyünde bir ahırın tabanında bulunan ve kurtarma kazısı yapılarak müzemize kazandırılan Roma Dönemi Gürün Tepecik Mozaiği, Sivas’ta görülen ilk örnek olması nedeniyle önem taşımaktadır.

SİKKE VE CAM ESERLER:

Müzemiz teşhir salonunda 3 vitrin sikke teşhiri için ayrılmıştır. 1 nolu vitrinde altın, gümüş bakır-bronz malzemeden Grek, Helenistik, Roma, Bizans ve Orta Avrupa sikkeleri, 2 nolu vitrinde İslami döneme ait altın, gümüş bakır-bronz malzemeden İslami döneme ait sikkeler teshir edilmektedir. 3 Nolu vitrin Sivas Yıldızeli Bayat Köyü definesi için ayrılmış olup bu vitrinde İlhanlı Dönemi 279 adet gümüş sikke sergilenmektedir.

Sikke koleksiyonunda bulunan Selçuklu Dönemi Sivas basımı sikkeler Sivas’ın Selçuklu dönemindeki siyasi gücünü göstermesi açısından önemlidir.

Roma ve Bizans dönemi koku kapları, gözyaşı şişeleri, günlük kullanım eşyaları(bardaklar, şişeler vb.), unguanteriumlar, amforiskoslar cam eserlerde yine arkeoloji müzesinde yer alan parçalardan. Sivas cam eserler konusunda zengin bir bölge olmakla birlikte cam eserler çoğunlukla mezar buluntularıdır.

ÇOCUK EĞİTİM ALANI:

Müze, eserlerin sergilendiği görsel bir alandan ibaret olmayıp, aynı zamanda çocukların yaparak, yaşayarak öğrenmelerini sağlayan uygulamalı çalışmaların gerçekleştirildiği önemli bir eğitim alanı olarakta öne çıkyor. Çocuk bölümünde çocukların kalıcı öğrenmelerini sağlayacak ortamlar oluşturularak, görsellik ve duyusallık ön plana çıkarılmıştır.

Çocuklar teşhir salonunu gezdikten sonra çocuk bölümünde vitrinlerdeki eserleri oyun hamuru ve kil yardımıyla canlandırarak somutlaştırmaktadırlar.