Bu kâinatta cennet gibi bir rahatlık yaşayamıyoruz. Dünya bizim arzuladığımız gibi olmuyor.

Sıkıntı yumakları örümcek ağı gibi etrafımızı sarabiliyor.

Yüreğim daraldığında herhangi bir sebepten dolayı ruhum çok bunaldığında peygamberler tarihini elime alır, verdikleri mücadeleleri büyük bir zevkle okur, ibret veren örneklerden ihtiyacım olan motivasyonu bulur, gözümde büyüttüğüm problemlerin çözümü için elimden geleni yapmaya çalışırım.

Dünyanın rahat yeri olmadığını bilirim. Abdülkadir GEYLANİ Hazretlerinin dediği gibi, "Dünya Müslümana zindandır” der, fazla beklentiye kapılmadan yaşamaya çalışırım.

Dünyalık dertler insanı yoruyor ancak dertlenmek bazı hâllerde güzel sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Toplum için dertlenmek, komşun için dertlenmek ve memleketin için dertlenmek insanı ne yapabilirim düşüncesine sevk edip çözüm arayışları sonucunda Allah rızası için güzel hizmetlerin ortaya konmasını sağlıyor.

Günümüzün tüketim çılgınlığı, doyumsuz isteklerin oluşturduğu basit sorunlarsa insanı bunalıma sürüklüyor.

Halk arasında bir söz vardır, "Dertsiz kaldığımız gün komşunun eşeği kuyruksuz sıpa doğurur."

Eskiden bir beldede en ufak meseleleri büyüten bir adam varmış.

Bu adam her gece mutlaka bir mesele çıkarıp kendisinin ve eşinin uykusunu kaçırırmış. Eşi görmüş geçirmiş bir hatun olduğu gibi, aynı zamanda varlıklı bir aileden geliyormuş. Eşinin dert ettiği basit sıkıntıları maddi, manevi çözer onu da geçici olarak rahatlatırmış. Bir gün yine yatmışlar ama koca yine uyuyamıyormuş. Onun bu hâlinden hanımı rahatsız olmuş ve sormuş.

-Efendi yine neyin var, neden uyumuyorsun?

-Sorma hanım sorma, demiş adam komşunun eşeği bugünlerde sıpa doğuracak.

-eee ne var bunda hem sana ne!

-Sana nesi var mı? Bu sıpa kuyruksuz doğarsa, büyüyüp eşek olursa, komşu onunla dağa gidip odun taşımak isterse, dağdan odun taşırken ayağı kayar ve çukura düşerse, sahibi eşeği kurtarmam için gelip benden yardım isterse... o zaman ben eşeğin neresinden tutup da çekeceğim. İşte bunu düşündükçe gözüme uyku girmiyor."

Her istenen her zaman aynı anda bulunamayabiliyor.

Ben görme engelliyim, okudum bir meslek sahibi oldum. Kendime soruyorum gözüm görse acaba okur muydum diye? Sonra cevabı yine kendim veriyorum kesin okumazdım.

Atalarımızın dediği gibi, "Yağ bulunsa bal bulunmuyor, bal bulunsa yağ bulunmuyor."

Son olarak diyorum ki, gönlünü cennet gibi yapmadan dünyayı cennet gibi yaşayamazsın.