Eviniz yuva olmaktan çıkmış dört duvar bir çatı kalmış.

Aynı ortamda birbirinizi görmüyorsunuz.

Bir arada duruyorsunuz ama ruhlarınız ayrı dünyalarda dolaşıyor.

Bir sofrayı, çayı kahveyi paylaşmıyorsunuz.

Sohbetleriniz bitmiş.

Günlük birbirinizle kurduğunuz cümle sayısı biri ikiyi geçmiyor.

Birbirinizden ve yaşadıklarınızdan haberiniz yok, sormuyorsunuz hatta merak bile etmiyorsunuz.

Sizinle ilgili ayrı ayrı birçok kişinin bildiği pek çok durumu birbirinizle paylaşmıyorsunuz.

İkiniz de kendinize birbirinizden bağımsız ayrı hayatlar oluşturmuşsunuz bu hayatlarınızda birbirinize yer vermiyorsunuz.

Birbirinizle temasınız yok denecek kadar.

Önceden kavga ederek de olsa bir iletişiminiz varmış o bile kalmamış.

Evliliğiniz sadece kâğıt üzerinde yaşıyor.

“Ne ara bu hale geldik anlamadım.” Diyorsun ve devam ediyorsun;

“Uzun yıllardır evliyiz. Birbirimizi severek evlendik. Başlarda iyi anlaşıyorduk. Birbirimizden uzakta olduğumuzda özlüyorduk. Hangimiz evdeyse diğerimizin geleceği zamanı iple çekiyordu. Her şeyimizi birbirimizle paylaşıyorduk. Bazen anlaşamadığımız kavga ettiğimiz oluyordu ama anlaşmanın bir yolunu buluyor gerginliğimizi uzatmadan bitiriyorduk. Bir arada olduğumuzda ne çok konuşuyorduk, paylaştıklarımızın sonu gelmiyordu.  Geleceğe dair hayallerimiz vardı onları nasıl gerçekleştireceğimizin planlarını yapıyorduk. Birlikte geziyor, dalaşıyor, eğleniyorduk. En sevdiğimiz etkinlik birlikte seyahat etmek ve yeni yeni yerleri birlikte görmekti. Gördüğümüz her yeni yerle biz de yenileniyorduk. Birbirimizle ve evliliğimizle gurur duyuyorduk.

Bugün içinde bulunduğumuz bu halimize inanamıyorum.

Ne kadar kabul edemesem de gerçek ortada. Galiba biz bitmişiz…

Zaman içinde ve yavaş yavaş bu ilişkinin içinde kaybolduk en sonunda da yok olduk. Kimsenin kimseyi suçlayacağı yok ikimizde sorumluyuz.

Birlikteyiz ama aslında sanki birlikte değil gibiyiz”

Eşler bazen çeşitli gerekçelerle ayrılmıyorlar ve birbirlerini bir arada kalıyorken de terk etmiş olabiliyorlar.

Bazen gidecek bir yeri olmadığını düşündüğünden. Bazen tanıdık bildik alandan ve alışkanlıklardan vazgeçilmek istenmediğinden. Bazen geleceğin ne getireceğinin bilinmediğinden. Bazen bilinmezliklerin belirsizliğinden. Bilinenin her zaman daha kolay ve yaşanılası olduğunun düşünüldüğünden kalmaya devam edilebiliyor.

Bütün bu kalmalar aslında terk etmiş olup gitmeyenler için acı ile örülmüş bir yaşam oluşturuyor.

Gerçekte çektiği acının üstünü kapatanlar mış gibi yaşıyorlar…

Siz gerçekte ve aslında birbirinizi terk etmiş olabilir misiniz?