Ergenlik dönemindeki bir gençle konuşuyoruz, diyor ki;

“Karşılaştığımızda;

Nasılsın?

Ne haber?

Nasıl gidiyor?

İyi misin?

Hâlin keyfin yerinde mi?

Her şey yolunda mı?

Neler yapıyorsun?

Nelerle uğraşıyorsun?

Okul, dersler nasıl?

Sağlığın sıhhatin yerinde mi? Vb…”

            Sorularından herhangi birini bana bakarak sorduklarında, gerçekten beni merak ettikleri için sorduklarını sanıyorum. İçinde bulunduğum durumu ve gerçekleri söylemek istiyorum. Hatta söylemeye yelteniyorum. Sonra hemen konunun benden çıktığını görüyorum. Çünkü daha ben bir cevap vermeden başka şeyler konuşulmaya başlıyor. Konuşulanların çoğu da benim ne yapmam ne düşünmem gerektiği ile ilgili oluyor. Bu hemen hemen her zaman oluyor.

Ben etrafımdaki büyüklerin (o kişilere annem babam da dahil) o soruların hiçbirini benimle ilgili durumları gerçekten öğrenmek için sormadıklarını, lafın gelişi olarak öylesine sorduklarını düşünmeye başladım. Hatta kendi nasihat etmek istedikleri konular varsa o konulara giriş yapmak için sorduklarını fark ediyorum.

O zaman da susuyorum…

Sonra da niye susuyorsun diyorlar…

Kendilerinin tavırlarının benim konuşmamı engellediğinin farkında bile değiller…

Niye, sorduğunuz, gerçekten merak ettiğiniz değil ki?

Ya gerçekten öğrenmek için sorun ve sonuna kadar dinleyin ya da hiç sormayın ne söyleyecekseniz söyleyin…

Hayalim kırılıyor…”