Haziran ayını geride bıraktık. Prof. Dr. Rahmetli Fuat Sezgin Hocamızın vefatının üçüncü yılı. Değerini geç anladığımız, kıymetinin farkında olamadığımız ender bilim adamlarından birisi. Zamanı kullanmasını bilen, “İki günü eşit olan ziyandadır.”hadis-i şerifine uygun ömür sürmeye gayret gösteren ender bir kişiydi.
Müslüman bilim insanlarının pek çok eser ve buluşunu gün yüzüne çıkaran dünyaca ünlü bilim tarihçimiz Prof. Dr. Mehmet Fuat Sezgin, BitlisKızılmescit’te24 Ekim 1924’te dünyaya geldi. İlkokulu Doğubeyazıt’ta, ortaokul ve liseyi Erzurum’da bitiren Sezgin, 1943’te İstanbul’da eğitim hayatına devam etti. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman OrientalistHellmutRitter’in yanında öğrenim gördü. Prof. Dr. Sezgin, Ritter’in, modern bilimin oluşumunda özellikle 9-13. yüzyıllar arasındaki Endülüs ve Abbasi devletlerindeki bilim adamlarının da önemli katkıları olduğunu vurgulaması üzerine bu alana yöneldi.
Sezgin, 1951’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Arap Dili ve Edebiyatı üzerinde doktora yaptı.
“Buhari’nin Kaynakları” konulu doktora tezini tamamlayan Sezgin, 1954’te doçent oldu. Sezgin, bu çalışmasıyla hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari’nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı.
Prof.Dr. Fuat Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel araç ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, 25 Mayıs 2008 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin açılmasında öncü rol oynamıştır.
İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin, 30 Haziran 2018’de 94 yaşında hayatını kaybetti.
1960 yılında 147 öğretim üyesi ile birlikte mesleğinden ayrılmak zorunda bırakılınca, yurt dışında büyük başarılara imza attı. Zamanımız gençliğine örnek konuşmalar ve tavsiyelerini ardından miras olarak bıraktı.
Anlattıkları ile gençleri daha çok çalışmaya, okumaya, dil öğrenmeye sevk etmiş, İslam medeniyetinin fertlerini aşağılık duygusundan kurtarmaya gayret göstermiştir.
“Şimdi düşününüz; siz bir dinin mensubusunuz ve o dinin Peygamberi(s.a.v.) ne diyor: “İki günü birbirine eşit olan insan zarardadır.” Bunu Müslümanlar kâfi derecede göz önüne almadılar. İnsanların dikkatini buna çekmediler. Demek ki İslam dini sizden her gün yeni bir şey istiyor. Yani bu soruyu her Müslüman’ın kendisine sorması lazım.” 
Gençlere okumayı ve kitaplarla olmayı öğütlerdi. “Abdullah b. El-Mübarek Hazretleri kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber’in (s.a.v.) ashabıyla birlikte sohbeti telakki ederdi”. İslam dininin gerilemeye sebep olmadığını aksine çalışmayı emrettiğini söylerdi. Dil öğrenmeye büyük önem verir, kendiside 27 dil bilirdi. Fuat Sezgin’in ilmi çalışmalarına yön veren Ritter, bir gün ona ‘’Kaç saat çalışıyorsun?’’ diye sordu. Sezgin de ‘’Günde 13-14 saat çalışıyorum’’ diye cevap vermişti. “Neee! Sezgin bu tempoyla bilim adamı olamazsın. Eğer bilim adamı olmak istiyorsan bunu çok daha artırmalısın” dedi. Hocası günde 24 saat çalışırdı. Eğer günler uzun olsaydı, daha çok çalışacaktı. Fuat Sezgin de bu konuşmadan sonra çalışmalarını, 17 saate çıkardı. Bu durum 70 yaşına girinceye kadar devam etti. Yetmiş yaşından sonra, çalışmalarını bir iki saat azalttı. Son zamanlarında günde 13-14 saat çalışmaya gayret ediyor, öğrencilerinede zamanı israf etmeden kullanmaya yönelik teşviklerini sürdürüyordu.
Fuat Sezgin’in adaşı yine yaz mevsiminde haziran ayının yirmisekizinde aramızdan ayrılan Ordinaryüs Mehmet Fuat Köprülü de Türk ve dünya tarihine sayısız eserler bırakmış, ilim ve bilimin ışığında aydınlanmamızı sağlamıştır.             
Verdiği bir röportajında “Duvarlarımda kitap, raflarımda kitap, yerlerde kitap” diyerek, kitaba olan sevgisini vurgulamıştır. Aynı röportajında “Yazmanın kendisini çok yorduğunu sonrada keyiflendirdiğini” belirtmiştir. Talebelerinden birinin iyi bir eser bırakmasının onu gururlandıracağını ifade etmiştir. Öğretmenler hakkında ise; “Çocuğa okuma zevki aşılayamayan öğretmenin iyi bir öğretmen olamayacağının üzerinde önemle durmuştur.
Yazımızda zikredeceğimiz bir diğer hocamız Ali Fuat Başgil’dir.
Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğan Başgil, ilkokul tahsilini Çarşamba’da tamamladıktan sonra ortaokulu okumak için İstanbul’a gelmiş ve burada da ortaokul öğrenimini tamamlamıştır. O zamanlar I. Dünya Savaşı’nın başlamasından itibaren eğitimini yarıda bırakıp yedek subay olarak askere gitmek zorunda kalmıştır. Kafkas cephesinde 4 yıl boyunca görev almıştır. Yarıda kalan okulunu tamamlamak için Fransa’ya gitmiş ve burada liseyi bitirdikten sonra Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenimini tamamlamıştır. Ayrıca Paris Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe Bölümü ve de Bari Siyasi İlimler Merkezi’ni de bitirmeyi başarmıştır. Daha sonra ise Türkiye’ye dönmüş ve İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerine anayasa hukuku derslerini vermiştir. Ord.Prof.Dr. Başgil siyaset ile yakından ilgili birisiydi. Adalet Partisi hareketi içerisinde siyaset hayatına atılmış ve 1961 yılı seçimlerinde Adalet Partisi listesinden bağımsız Samsun milletvekili olarak seçilmiştir. Ali Fuat Başgil 1967 yılında da İstanbul’da vefat etmiştir. Gençlerle Başbaşa isimli kitabının özellikle okunması tavsiye edilmektedir. Ali Fuat Başgil büyüğümüzün bizler için işaret ettiği gençlerle alakalı cümlelere kısaca yer vermek istiyoruz.
•    Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en uygun zamanıdır.
•    Çalışmak için uygun yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en uygun yeridir.
•    Bir günde ve bir zamanda yapman gereken bir işi (bir dersi, bir görevi) ertesi güne bırakma. Çünkü her günün derdi gibi işi de kendine yeter.
•    Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hatta bir bölüm üzerinde çalış. Ta ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslam düşünürü “İmam-ı Gazali”ye “İhya-i Ulum” adlı büyük eserini nasıl bir çalışma ile meydana getirdiğini sormuşlar. Bir zamanda yalnız bir bölüm, bir konu, bir mesele üzerinde çalıştım demiş.
•    Başladığın bir işi (bir dersi, bir kitabı, bir görevi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve göreve) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.
•    Bir günün işini (dersini, görevini) bitirdikten sonra ertesi günü ne iş yapacağına karar ver. Yahut hiç olmazsa çalışmaya başlamadan önce, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.
•    Bir işe başlamadan önce o işi (dersi, görevi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bir biçimde nasıl yapacağını, nasıl öğrenip çalışacağını iyice düşünüp hesapla.
•    Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten doğan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, savaşta zafer ve işte başarı yılmayanındır. Kararlılık önünde güçlükler erir ve imkânsız görünen, mümkün olur.
•    Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar.
•    Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.
•    Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir deme. Çalışmanın sonuna ve öğrendiğine bak.
•    Zihin çalışmaları için, aynı saatlerde devamlı ve düzenli bir biçimde, günde iki üç saat bile yeterlidir. Büyük İslâm filozofu İbn-i Sina, dünyaca ünlü olan “Kitabu’ş-Şifa”sını, her gün sabah namazından sonra Bağdat’taki bir caminin büyük bir kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani yaklaşık iki saat çalışarak meydana getirmiştir. Ünlü İngiliz filozofu Spencer, büyük eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki-yüz sayfalık eser veren Fransız yazar Emile Zola’ya bu başarısının sırrını sormuşlar. Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş.
•    Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya koyulduğun zaman telaş edip sabırsızlanma. Sakin ve dayanıklı ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.
•    İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.
•    Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.
•    Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sayfa oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme yeteneğin gelişir.
•    Rastladığın edebî, felsefi bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hazinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir.
•    Çalıştığın bir dersin, bir kitabın bölüm ve konularını bitirdikçe kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden öz halinde not et. Bir dersi, bir kitabı en iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu şekilde yazmaktır.
•    Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun bölüm ve konuları arkadaşlarınla ezberden görüş ve tartış. Bu şekilde hem zekân işler ve öğrendiğin hazmedilir, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini açıklıkla ifade etme becerisi kazanırsın.
•    Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve anlamlı olsun.
•    Zihin çalışmasının herkesin yaradılışına göre değişen verimli ve değerli saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları için de öğleye doğru, öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla ve senin değerli saatlerin hangileri ise, bunları hiçbir eğlenceye feda edip kaçırma.
•    Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikrî yerini ve sayfasını işaret ederek not et. Bu şekilde biriktirdiğin notları bir dosyaya veya bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hazinesi olur.
•    Bir konu ve problem hakkında bir yazı veya bir eser yazmaya karar verdiğin zaman, önce bu konu ve problem üzerinde önceden yazılmış eserleri oku. Ta ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmeyesin.
•    Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrîn yeni bir elbise giymişidir.
•    Her şeyden önce, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir.
•    Dil bilgisi bir amaç değil, bir araçtır. Asıl amaç olan, fikir zenginliğidir.
•    Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur.
Mehmet Fuat Köprülü, Mehmet Fuat Sezgin ve Ali Fuat Başkil hocalarımızı rahmetle hatırlıyoruz.

KAYNAKÇA
1.    https://www.fikriyat.com/kultur-sanat/2018/06/28/fuad-koprulu-ve-ilim-dolu-dunyasi
2.    Şeşen Ramazan, Hocam Prof. Fuat Sezgin, Bingöl üniversitesi sosyal bilimler dergisi, yıl 2019 özel sayı, c. 1.
3.    Bayar Mustafa, Ali FuadBaşgil’in Gençlere Yönelik Tavsiyeleri Ve İdeal Gençlik Tasavvuru,     fromhttps://dergipark.org.tr/tr/pub/muhafazakar/issue/52558/691786