“Türkiye’de 2018-19 eğitim öğretim yılında, açık öğretim öğrencileri dahil, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okullarda 17 milyon 749 bin 876 öğrenci bulunuyor. Yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören 7 milyon 560 bin öğrenci ile Türkiye’de toplam 25 milyon 309 bin 876 öğrenci var. İmam Hatiplerde okuyan öğrenci sayısı ise 1,5 milyonu bulmuyor. Yaklaşık 24 milyon okul genci bizim gençlerimiz değil mi? Elbette bizim gençlerimiz. Peki onlara nasıl, nerede, hangi dil ve yöntem ile yaklaşacak, din, kültür, medeniyet anlayışımıza göre eğiteceğiz!?” Yeni Şafak'ta “Hangi gençlik ve nasıl eğitim?” başlıklı köşe yazısında Prof. Hayrettin KARAMAN bu istatistiki bilgileri veriyor.

Böyle potansiyel bir güce sahip olduğumuz için dünya bize hayran. Gıpta edilesi bir durum. Peki bu sayısal çoğunluk yeterli midir?

“Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil inançlı gençliğidir!” Prof. N. ERBAKAN

Böyle bir gençliktir geleceğimiz olan. Yoksa kutsalla arasında mesafe olan, değer üretmeyen, vur patlasın çal oynasın diyen, bananeci bencil tipler, bağnaz nobran duruşlular, tektipçi gassalın elinde meyyit misali tavır takınanlar, yerel ve küresel zalimlerin taşeronluğunu yapanlar.Bu kimselereelbette ki geleceğimiz olarak bakamayız.

Geleceğimizi oluşturan gençliğe örnek rol modeller sunmalıyız. Olmazsa olmazımız, kırmızı hatlarımız olmalı bu konuda. Kendi menfaatini önceleyen, nefsini, heva ve hevesini ilah/rab edinenler geleceğimizi oluşturan gençliğimiz için örnek rol model olamazlar.

“Gerçek şu ki, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü [korku ve umutla bekleyen] ve O'nu her daim anan kimseler için/tüm insanlık için Allah'ın Resulü'nde güzel örneklikler mevcuttur!” Ahzap Sur, 33/21

Bilge lider merhum Aliya'nındediği gibi “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım!”dır.

Gençliğimize örnek olacak tek lider Hz. Muhammed, ellerine vereceğimiz tek kusursuz kitap Kur'an, yönlendirebileceğimiz tek kıble Kabe'dir. Onlara kulluk edebilecekleri tek ilahın Allah(cc) olduğu gerçeğini kafalarına yerleştirmeliyiz. Onlara istikamet verecek bu şiarlardır.

Başka çaremiz yoktur.

Çaresiz değiliz.

Gençliğimize umutsuz vaka olarak bakamayız.

Allah(cc) onları muhatap almışsa biz niye almayız. Resul'ün etrafında onlar pervane olmuşsa Resül onlara güvenerek Medeniyet Tasavvuru inşa etmişse biz neden güvenmeyelim ki onlara?

Resul(sav) etrafındaki gençliği onure etmiş onlara saygınlık kazandırmış, onların iç dünyasındaki cevheri keşfetmişse, onlarla değer odaklı bir yaşam inşa etmişse bize ne oluyor ki “Zamane gençliğinde iş yoktur!” diyerek onlara atık muamelesi yapar olduk.

Modern çağda günah bombardımanına maruz kalan bir neslin işi dünden çok daha zordur. Gençliğin elinde kutsalını aldığınız zaman, onun fıtratla yabancılaşmasını hızlandırdığınız zaman ayağının kayması çok çok hızlı olacaktır.

Bugünkü imkanlar dünden çok daha fazladır. Ama iman en büyük imkandır. Yüreğinde iman eteşi kor gibi yanan insanın literatüründe imkansızlık diye bir durum olmaz/olamamalıdır.

En büyük yetimlik anne babanın yokluğu mudur?

En büyük yetimlik vahiysizliktir. Vahiysizlik hüsrandır, girdaptır, karanlıktır.

Kim istemez ki vahiy gibi güce, imkana ve servete kavuşmayı?

Öyleyse vahyi merkeze aldığımız bir seferberlik şarttır. Geleceğimiz için, gençliğimiz için ve tüm insanlık için.

Mü'min olmak bu konuda en büyük hamledir. Mü'min'in her hamlesinde “El alem ne der değil Allah(cc) ne der?” bilinci ve şuuru olmalıdır.

Çok işimiz var çok. Bize yepyeni diriltici bir ruh gerek.Her fırsattan hesaba çekileceğiz. Her öğrenci, her okul, her kurum, her makam, her masa, her sokak, her cadde ve her şehir bize emanet.

Bize emanet edilen bu kulvarlarda yapacağımız en önemli şey nedir biliyor musunuz?

Onlara kendi kafayapımızı, kendi kafa konforumuzu, kendi aidiyet duyduğumuz yapıların/oluşumların fantazilerini değil, iyiye, hayra, insani değerlerimize, İslam’a ve güzel ahlaka davet etmek olmalıdır.

Bu konuda birbimizi rahatsız etmiyorsak, uykularımız kaçmıyorsa, 'Yangın var yangın!' diyerek çığlık çığlığa sesimizi yükseltmiyorsak, bir araya gelip “Nerede eksiğimiz var, nerede hata yapıyoruz, mevcut şartlarda daha iyiyi daha güzeli ve daha doğuyu nasıl yakalarız?” muhasebesi ve istişaresi yapmıyorsak, sorunlar her geçen gün daha da artacaktır.

Kısaca; bizimde bizden sonraki neslinde din, kültür ve medeniyet anlayışı 'Allah ne diyorsa o!','Kur'an ne diyorsa o!', 'Peygamber ne buyurmuşsa o!' olmalı ki tüm insanlık daha yaşanılır, daha müreffeh ve daha huzurlu bir dünyaya kavuşsun!