Dost sesini duyamadık, aynı dönemde yaşamadık belki ama sözlerini işittik, yazılarını okuduk, onu tanıyan ahbaplarıyla karşılaştık. “evvele ve ahire selam” cümlesiyle, selamını yıllar sonra aldık ve “aleyküm selam Fethi abi” dedik. El uzattığımız kişilerden merhabamız alınmayınca, yine onun sözleriyle; “Gamlanma gönül gamlanma merhaba insanadır” diyerek hüzünlenmedik.

Fethi Gemuhluoğlu’nun ailesi Elâzığ'ın Ağın ilçesinin Gemuhu (Demirçarık) köyündendir. Ailesi İstanbul'a göç etmiş, 1922 yılında Göztepe’de doğmuştur. Babası Mustafa Neşet Efendi, annesi Fatma Saniye Hanım’dır. Çocukluğu, son Osmanlı aydınlarının yaşadığı Erenköy ve Göztepe semtlerinde geçmiştir. Yetişmesinde, geniş tarih bilgisinde, edebiyat ve tasavvufla olan münasebetinde, gönül adamı kişiliğinde ailesinin ve çevresinin büyük tesiri olmuştur. Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam etmiştir. 1950-1955 yılları arasında İstanbul’da çeşitli okullarda Türk dili ve edebiyatı hocalığı, 1955-1963 yıllarında Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü yapmıştır. Dr. Emine Suzan Hanım'la 1959'da evlenen Gemuhluoğlu'nun Mehmet Ali ile Veli Selman adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Almanya’da iki yıl serbest gazeteci olarak çalışan Gemuhluoğlu, 1965-1966 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı’nda Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulunur. 1966-1970 yılları arasında Ankara ve İstanbul’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği basın müşavirliği görevlerini sürdürür. Çok sayıda vakıf, dernek ve hayır kurumunda yönetim ve danışma kurulu üyeliği gibi görevlerde de bulunan Gemuhluoğlu, kuruluşunu gerçekleştirdiği Türkpetrol Vakfı’nın sekiz yıl süreyle genel sekreterliğini yürütür. 5 Ekim 1977’de İstanbul’da vefat etmiştir. Kabri Sahrayıcedid Mezarlığı’ndadır. Fikirlerini işlediği yazılarını Serdengeçti, Yeşilada, Arapgir Postası, Türk Yurdu, Düşünen Adam Mecmuası, Yeni Sabah, Göldağı gibi gazete ve dergilerde kaleme alır. Vefatından sonra ise Bazı sohbet, mektup, hatıra ve yazılarıyla hakkında yazılanların bir kısmı Dostluğa Dair adıyla ayrıca yayımlanmıştır.

Halvetiyye tarikatının Şabaniyye koluna mensup olan Gemuhluoğlu’nun şahsiyetini oluşturan temel unsur tasavvuftur. Gemuhluoğlu, hayatı boyunca tasavvufun riya ve şöhretten uzak durmayı telkin eden anlayışına bağlı kalarak, birbirinden uzak çevrelerden edindiği çok sayıda dostuna hiçbir çıkar endişesi gözetmeden insanlık adına çalışmanın önemini telkin etmiştir.

Dr. Necmettin Turinay, Özgür ve Bilge (Kasım 2002) dergisinde yayımlanan “Vakıf Çeşmesi Gibi” başlıklı yazısında Fethi Gemuhluoğlu’nun gençlere tavsiyelerde bulunurken, “Vakıf çeşmesi gibi olun!” dediğini belirtmiştir. Yazılarında, Kıbrıs’a, Afrika’ya, dış meselelere sıkça değinir. Aşkı, imanı ve güzel ahlaklı olmayı vurgular. Gençlere dair her zaman söyleyecek bir sözü vardır. Burs vereceği öğrencilere “Hiç âşık oldunuz mu?” sorusunu yöneltir, günde 20 30 saat olsa hep kitap okumak isterim diyerek okumanın, önemini bizlere anlatır. Cebinde bir simit alacak parası olsa bile o paraya kitap almamızı öğütler. İnsana dosttur Fethi Gemuhluoğlu. Her tasavvuf erbabı gibi, yaradılanı yaradandan ötürü sever. “Efendim, Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, ElBâtınü Allah. Sâhib’i selâmlarım. Sâhib-i Hakîki’yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. Vâlidesini, Hadîce Vâlidemi, Fâtıma Vâlidemi selâmlarım. Cihâr-ı Yâr-ı Güzîn’i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa’yı: Selmân’ı, Mikdâd’ı, Ammâr’ı, Ebu-Zerr’i selâmlarım. İmâmeyn’i Muhteremeyn’i selâmlarım. Tâife-i ecinnîyi selâmlarım, mü’minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım. Peygamber-i Ekber bir hadîs-i nebevîlerinde buyuruyorlar ki, “Önce selâm, sonra kelâm”. Önce sizi selâmlıyorum. Yine Peygamber-i Ekber buyuruyorlar ki bir hadîs-i nebevilerinde, “Önce refîk, sonra tarîk”. Önce yolda yoldaş, sonra yol. Dostluk üzerine konuşmak gibi, hiç mu’tâdım değil konuşmak. Elli üç yaşındayım. Kırk senedir söz orucu tutuyorum. En az yirmi senedir, yirmi beş senedir yazı orucu tutuyorum. Ne yazarım, ne çizerim. Zaten okur-yazar takımından da değilim. Ama bu sözleri size sanki bir vedâ gibi, sanki son sözlerim gibi… “Hâl sârîdir” buyurulmuştur. Maraz da sârîdir. Dilerim ve umarım ki, benim marazım sârî olmasın ve burada şevk sârî olsun, cezbe sârî olsun ve aşk sârî olsun.” diye ifade eder konuşmalarında.

Ardından birçok kalem ve gönül insanı üzüntülerini ifade eder.

Muharrem Ergin onun için Türkiye’nin muhtarı benzetmesini yapmıştır. Necip Fazıl ise “fikir sakası” olarak nitelendirmiştir. Münzevi bir hayat sürmek isteyip ama bir türlü yalnız kalamayanlardandı. Erdem Bayazıt, “Bugüne kadar onun gibi kalabalık bir çevresi olan birini tanımadım.” diye ifade etmiştir.

Vefatının 44. yılında rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Görmek istediğim, görüşmeyi arzuladığım fikir adamlarımızdan biri olarak her zaman hatırımdadır. Rahmet olsun, İrfan Fethi Gemuhluoğlu ecdadımıza.