İşitmekle duymak bakmak ve görmek aynı şeyler değildir.
“bir göz ki onun olmaya ibret nazarında,
Ol sahibinin düşmanıdır başı üzerinde” diyerek Niyazi MISRİ farkında olmayı bakmayı ve görmeyi iki dizeyle bizlere anlatıyor.
Günümüzde eğitimciler, kişisel gelişim uzmanları farkındalık üzerine eğitimler veriyorlar, 
Farkındalığı düşünme, algılama olarak açıklıyorlar.
Ancak gören gözümüz, işiten kulağımız her şeyi görüp duyabiliyormu? Rabbimizin yarattığı harika sanatlara bakıyoruz, görüp, ibret nazarıyla farkında olabiliyormuyuz?
Yoksa, İbrahim Ethem hazretlerinin evinin damında devesini arayan adam gibi, mecazda manayımı aramaya çalışıyoruz?
Çevremizde görmeengelliler için, teselli vermek amacıyla, “dünya artık görülecek gibi değil, etraf kötü.” gibi sözler söyleniyor. Bizde onlara diyoruz ki, gözümüz görmüyor, sabrediyoruz, kısacık dünya karanlığını inşallah ebedi aydınlığa Rabbim nasip ederse tercih ediyoruz.
Ancak gözü gören dostlarımız bizlerden daha şanslı, eğer bakıp görmeyi bilirse, gördüğünüde idrak ederse, yaratılanın güzelliklerinden ötürü yaradana  şükredince sevap kazanıyor.
Haram ve kötüyü görüp yüz çevirince kötüye nazar etmediği için yine sevap elde ediyor.
Hem sabrın mükafatı, hemde şükretmenin güzelliğini fark ediyor.
Sokakta kaldırımda yürürken, elinde telefonun ekranına bakanlar, mağaza vitrinlerini izleyenler gelip bana çarpıyorlar. Afedersiniz sözleriyle gönül alma yoluna gidiyorlar.
Bende acaba benmi körüm, onlarmı görmüyor cümlesini aklımdan geçiriyorum.
Kırlarda yürüyüş yaptığımızda, gündüz kuş seslerini, bizler için akşam çekirgelerin, namelerini duymadan işittiğimizi sanıyoruz.
Ve kulaklarımız iyi duyuyor diye etrafta caka satıyoruz.
Biz kendimizi fark etmeden yaşıyoruz, başkalarının bizi fark etmesini bekleyerek ömrümüzü bitiriyoruz.
Hayata yüreğimizle bakmayı bilemiyoruz.
Bize verilen nimetlerin idrakine varamayıp anlamsızca verilenleri tüketiyoruz.
Ve hayat bakılanların görülmeyenlerinde, duyulanların işitilemeyenlerinde, geçip gidiyor.
Sonra bakmayı öğreniyoruz, ama bu bakış, arkamıza bakmanın acı öğretisi olarak iyi bir öğrenme süreci olmuyor.
Keşkelerin olmadığı bir hayat sürmeniz dileklerimle.