Evlilikte iletişim halinde olmak önemlidir.

Eşler arasında yaşanan pek çok sorun, sağlıklı ve etkili bir iletişimle çözülür.

Bazı durumlar vardır ki eşler arasındaki iletişimin azalmasına neden olur. Azalan iletişimle beraber sorunlar artar. Ve öyle bir gün gelir ki, içinde yılları barındıran evlilik, iki yabancının kâğıt üzerindeki birlikteliği haline gelebilir.

Adeta eşlerin içleri ile beraber evliliğin de içi boşalır.

Ben bugün eşler arasında iletişimin azalmasına neden olan birkaç durumlardan söz edeceğim;

Eşlerin, iletişim sonundaki beklentilerinin özellikleri, iletişimi azaltabilmektedir.

Eşler genellikle kurdukları iletişim sonunda ya konu olan sorunu çözmeyi ya orta bir noktada buluşabilmeyi ya da iş birliği yapabilmeyi beklemektedirler. Bu gerçekleşmediğinde ise iletişim kurmaktan ‘nasılsa bir işe yaramayacak’ düşüncesi ile kaçınmaktadırlar.

Oysa iletişimin amacı, sorunu çözmek ya da illa belli bir uzlaşma yolu bulmak değildir.

İletişimin amacı;

Kendini anlamak,

Kendini anlatabilmek (duygularını ve düşüncelerini tam da hissettiği gibi ifade edebilmek),

Eşini anlayabilmek (eşinin duygu ve düşüncelerini tam da onun hissettiği gibi anlayabilmek),

Ve eşine onu anladığını ifade edebilmektir.

Yani özetle iletişimin amacı anlaşabilmek bazen anlaşamadıkları konusunda da anlaşabilmektir.

Anlaşabilme sağlandığında iş birliği, çözüm, orta bir yol bulma ya da uzlaşma arkasından ve kendiliğinden gelir.

İletişim kurma çabalarının öfkelenme, tartışma ve bazen şiddetle sonuçlanıyor olması iletişimi azaltabilmektedir.

Eşler arasındaki iletişim şekli ‘sen dili’ ve ‘suçlama’ içeriyorsa otomatik olarak savunma ve karşı saldırı gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda da ‘aman bir sorun çıkmasın, aman tartışma çıkmasın’ düşünceleri ile eşler aralarındaki iletişimi azaltabilmektedir.

İletişim kurarken, suçlama içermeyen ifadelerden oluşan ve ben dilinin kullanıldığı bir yaklaşım şekli bu sonucun önüne geçecektir. Ayrıca kişi yaşanan bir sorunda suçlanmadığını hissettiğinde kendinde çözüm için güç bulacak ve daha fazla sorumluluk alma isteği olacaktır.

Eşlerin birbirlerini çok iyi tanıdıklarını ve anladıklarını düşünmeleri aralarındaki iletişimi azaltabilmektedir.

Gerçek sevgi ile birbirine ve evliliğe verilen emek sonucu yıllar içinde oluşan birbirini tanıma durumu bakışmalarla bile anlaşmaların oluşmasını sağlayabilir. Burada gerçek ilgi, özen gösterme, merhamet etme, empati yapma, değer verme, olduğu gibi olmasına izin verme, kendisi olma konusunda özgür bırakma ve destek olma gibi olgun sevebilmenin becerileri varsa iletişimin derinliği artmış ve evlilik ilişkisine derin bir huzur hâkim olmuştur.

Sözüm birbirini gerçekten tanıyanlara değil tanıdığını zannedenlere…

Bazen eşler birbirlerinin aklında geçenleri bildiklerini, söylenenlerin arkasında başka niyetler olduğunu, aslında başka şeylerin kastedildiğini düşünerek akıl okurlar ve falcılık yaparlar. Bu durum eşleri, ‘zaten bana inanmıyorsun ki’ ‘ben ne söylersem söyleyeyim sen istediğine inanıyorsun’ şeklindeki düşüncelerle iletişim konusunda birbirlerinden uzaklaştırır.

Eşler birbirlerine ne düşünüyor ve hissediyorlarsa söyleyebildiğinde, söylenenleri de tam olduğu hali ile dinleyip, anlayıp kabul ettiklerinde iletişimleri güçlenecektir. Bir konuda aynı fikirde olma zorunluluğu duymadan eşinin neyi ifade ettiğini olduğu hali ile kabul ettiğinde (onaylamasa bile), farklılıklarını zenginlik olarak gördüğünde yakınlıkları ve iletişimleri artacaktır.